Fuat SÜMELİYazarlarımız

Nereye Gidiyorsun?

İnsan varılacağı yeri bilirken, yolunu şaşırır mı?

Gidilecek tek bir rah var iken menzile, yollar arasında kaybolur mu insan?

Nedir bu acelen ey insan?

Nedir seni yolundan alıkoyan bu hırs?

Gerçek apaçık iken nereye gidiyorsun?

Farkında değil misin, senden gayrı yolsuz kalan bir can kaldı mı?

Neden anlamsızlık deryasında boğuşup durmaktasın?

Varlık okyanusunda her ne yaratılmışsa hepsinin içinde sen iradeyi emanet olarak üstlenmedin mi?

Öyle ise nedir bu istence karşı ruhsuzluk, vurdumduymazlık?

Kaplumbağa teslimiyeti ile yolunu kaybetmezken,

Mevsimler anını şaşırmazken,

Kış bilirken gelişini,

Bahar beklerken gününü,

Güneş ve yıldızlar bilirken yörüngesini,

Bunca nizamın içinde bir sen mi şaşar durursun ey insan? 

Yollar arar,

Yollarda kalır,

Yollar çizer durursun içindeki alevlenen arzularınla…

Oysa mehcur bırakmışsın vicdanını, iradeni, aklını, tıpkı terk edilmiş soğuk bir kasaba gibi…

Ücra bir köşede cam fanus içinde öylesine tek başına duruyor insanlık ilkelerin!

Sen en çok çiçek açan yerindesin, yemyeşil hayatın…

Maatteessüf iradene haciz koymuşsun, 

Ve arzularını, heva ve heveslerini vasi tayin etmişsin!

Döküntüler saçıyorsun yıkıntıların ortasında…

Bedenin, dilin ve kalbin ayrışmış birbirinden,

Zamandan, mekândan, hadisatlardan ayrı yek-başına…

Anlamıyor musun ömrün saman alevi gibidir?

Alev alması ile sönmesi her an olması mümkündür.

Ne kadar yaşarsan yaşa sonunda rüzgârın savurup tarumar edeceği küle dönüşürsün.

Gerçek bu iken neden bu dünya girdabında kendi gölgen ile boğuşup duruyorsun?

Bilmiyor musun ki bu anlamsız çaba; gölgede kalmış bir hayatın merkezinde kendini hırpalamaktan başka bir şey değildir.

Kaçmaya çalıştığın hakikatin alevi,

Muhakkak bir gün karşına çıkacaktır tüm göz alıcılık görkemiyle.

O an farkına varacaksın anlamsızlık denizinde boğulduğunu!

Sence artık şu gaflet uykusundan uyanmanın vakti gelip geçmemiş midir?

Nereye kadar zulmün çukurunda debelenip duracaksın?

Kibrin kirli tuzağından karanlıklar içinden aydınlığa çıktığı gibi çık!

Nehirlerin denize döküldüğü gibi nefretini dök kızgın ateşin üstüne.

Alevler her yerinden yaksın yok etsin nefretinin kir pasını…

Bitmek bilmez bu cümbüşün ortasında silkilen, kendine gel ey insan!

En karanlıkta aydınlığın arzusuna hasret umudun düşü gibi; iştiyakla sorgula yaşadığın hayatın imbiğinden akan sancılı ve efkârlı adına her ne varsa…

Ve göreceksin hakikatin sağanağında çarparken şimşek en gür sesini işiteceksin en azami şeklinde…

Birazda, hayat bir parça anlamak ve anlatabilmektir.

Birazda adanmaktır, emeklerini bütün kötü tuzaklardan çekerek.

Unutma anlamsızlığa karşı ancak anlamlı bir direnişle hayat ile hemhal yürüyebilirsin.

Anlamlı direniş ise hakikatin işçisi olmak; aklın ve mantığın sorgulayışı ve kalbin mutmain olması ile gerçekleşir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu