Köy Enstitüleri Kırsal Kalkınma-Aydınlanma

Samuel Beckett’in ‘Acaba Nasıl Nobel Almış’ romanını okuyordum zorlanarak; anlatım biçimi çok zorluyordu beni, sabr ettim güçte olsa bitirdim. Aynı günlerde Çinli Yazarlar toplantısı için Pera Kırmızıkedi Kitapevine gittim. Enis Batur oradaydı. Toplantıyı yönetti. Onu çok takdir ediyorum, seviyorum. Çok kısa konuşuyor. Az ama öz… Çinli yazarlardan iki kitap aldım. Üç Kral kitabında üç öykü var bitirdim. Çok değişik bir dil. Orada eğitimli gençlerin toplumsal kalkınmaya-aydınlanmaya katkılarını okudum. Kırsal kesime giderek hem çalışıyorlar hem de halkı aydınlatıyorlar. Aynı günlerde hemşehrim Sercan Ünsal’ın köy enstitüleriyle ilgili kitabını, Cumhuriyet Kitap Dergisi’ndeki yazısını okudum. Anladım ki biz Çin’den önce köye enstitüleriyle kültür devrimine başlamışız. Ne var ki köy enstitüleri kapatılmış, bu büyük aydınlanma hareketine son verilmiş. Sanat, edebiyat, müzik eğitimleri toplumsal kalkınma için öğrencilere kazandırılan yetilerde son bulmuş. Köy enstitülerinde birçok şey öğrenip köylere giden insanları, çabaları yetişen yazarların önemi zaman geçtikçe daha çok anlaşılmış. Sadece bir eğitim uzmanı değil her şeyi bilen öğretmenlerin yetişmesi de sekteye uğramış. Sadece öğretmen yetiştiren okullara dönülmüş. Çin edebiyatı örneklerinde, kültür devriminin önemini kavrıyor insan. ‘Bugün en büyük sorun nedir?’ diye sorsalar, kültür devriminin önemini anlatırım. Onun için bu yaşımda hem gelişmeye hem de geliştirmeye önem veriyorum. Okumanın önemini her dem söylüyorum ve okuyorum. Okumak gerçekten mutluluk. Çinli Yazarlar toplantısında Enis Batur’un, doğu dilleri edebiyatına gereken önemin verilmediğini anlatması çok doğruydu. Üç Kraldan sonra, Çinli yazarın Batı Hikayeleri’ni okuyorum. Hep batının kitapları, fuarları ve yazarları gündemde değil miydi? Enis Batur çok haklı… Ben bundan sonra doğu dillerinin kitaplarını okumayı sürdüreceğim. Aydınlanmanın önemine yürekten inanıyorum. Kırmızıkedi’ye teşekkürler… (Kırsal kesimden bir fotoğraf seçtim köy enstitüsü öğretmenlerini düşündüm)
Biga’da Tarımsal Durum
Biga köylerinde benim Kumkent’e gittiğimde tarım müthişti. İstanbul’da bir köy domatesi “Gerlengeç domatesi” arınıyordu. Gerlengeç köyünde ağaçlık bir alandan onlarca kamyon domates doldurup kentlere gidiyorlardı. Artık yeterli domates ekilmiyor. Üretim yapacak gençler kentlere gitti. Tarımı sürdürmediler. Kalanlar da kolay/daha kazançlı çeltik ekmeye başladılar. O yöreye ait özel domatesler yok…Tarlalar hep geçmişten gelen uygulamaları sürdürüyorlar. Sanayileşmek/gelişmek pek yok. Ne kadar giderse o kadar gidecek. Bilgi ve bilimsel düşünce yok. Köyler boşaldı. Ancak kente göç eden insanlarda aradıklarını bulamadılar. Köylere dönme özlemi var.Tarımsal üretimi artırmak için girişim yapma zamanıdır. Köylülerin aydınlatılması modern düşüncenin makineleşmenin önemi anlatılmalıdır. Kanımça modernleşmek yine araçlar gereçlerden yararlanmak çok doğru. Ancak üretim açısından öze dönmek şart. Yöresel ürünleri, domatesi, kavunu öne çıkartıp tanıtım çalışmaları/eğitim çalışmaları yapmak gerek. Kentte bunalan insanları köylere çekme zamanıdır. Tersine göç ve sonuçlarına bakmak gerekir.Biga’nın kendine has ürünlerine dönmek onları üretenlere destek olmak şart.