İnsan İyi Bir Varlık Mıdır?
Son dönemlerde çevremizde gördüğümüz zalimliklere, şiddete, ahlaksızlığa ve karakter çürümesine bakarak çoğu kişi insanın kötü bir varlık olduğunu ileri sürüp durmaktadır.
Peki, insan kötü bir varlık mıdır ya da insanı kötü bir varlık olarak kabul ettiğimizde insanın hangi sorunu çözüme kavuşur?
Şüphesiz, insanın iyi bir varlık olabileceğine ilişkin umudumuzu yitirdiğimizde, öldürülen insanlarımız ve hayvanlarımız, kesilen ağaçlarımız, yanan ormanlarımız, kirletilen akarsularımız ve doğamız, tacize ve şiddete uğrayan küçük çocuklarımız, işlenen hırsızlıklar, zalimlikler, baskı ve zorbalıklar tümü; gerek ailemizi ve toplumumuzu gerek dostumuzu ve hatta kendi yaşamımızı daha güvende olduğunu hissettirmeyecektir.
İnsanın kötü bir varlık olduğuna ait olguyu yıkmanın belki birçok cevabı vardır. Yalnız benim çözüm olarak önemli gördüğüm şey: İnsanın iyi bir varlık olabileceğine ilişkin umudu diri tutmalıyız, buna uygun eğitim programları, toplumsal değerleri, yasaları, görevleri, sorumlukları ve ilişkileri inşa etmeliyiz. Ancak bu şekilde güçlü bir insan algısını oluşturabiliriz. Örnek, insanı sıvı bir maddeye benzetirsek, içine girdiği kabın rengini alır. Eğer sağlam renkli düzgün bir kapsa o zaman renkli ve güvenli bir kabın içine girmiş olacaktır. Ancak kırık dökük bir kapsa içine koyduğunuzda dağılır gider. Yani insanında şekillenmesinde değer, ilke, görev, sorumluluk, yasa, kanun önemlidir. İyi kanunlar, iyi değerler, iyi ahlaki görevler uyulduğunda iyi insanları ortaya çıkartır.
İnsan yaratılış itibarıyla iyidir. Tasavvur etmeden iyilik yapabiliyor ancak tasavvur etmeden kötülük yapamıyor. Bu yüzden insanın bu potansiyelini kullanmasını oluşturacak alanlar açmak lazım. Sürekli insana dair negatif söylemler herhangi bir sorunu çözmemektedir. Bugün içimizdeki menfi durumlara yapılan vurgular ve sürekli insanı kötüleme durumlarımız tutunduğumuz son dayanak noktasını da yok etmekte ve birbirimize olan güveni giderek tahrip etmektedir. Bu tutum hiçbir sorunumuzu çözmez aksine daha da derinleştirir. Bu tavır gerçekten hayati bir çıkarımı gösterir. Sürekli olarak kötü örnekler üzerinden dem vurmalar insana olan umudun aşağıya çekilmesine neden olur ve insanlığa hiçbir artı değer kazandırmayacaktır. Bunun yerine müspet örnekleri insanlığa model olarak sunmak muhakkak ki daha verimli olacaktır.
Başka bir durumda toplum, gerek toplumsal teamülleri gerekse evrensel teamüllerle müreffeh sağladığı sürece bu durumu kültürleştirmesi gerekir.
Her birey, bireysel alanı ve kamusal alanı nasıl kullanacağını ve nasıl davranması gerektiğinin bilincinde davranması gerekir. Çünkü ister insan olsun ister hayvan olsun, her organizma onu yönetecek kurala muhtaçtır. Ancak burada kurullara riayet edilirken hangi gücün o kuralı ne şekilde empoze ettiğine bakılmalıdır. Eğer insanlık huzuru amaç edinirse evrensel kurallar işlenmelidir. Evrensel kurallar işlenmedikçe her toplum kendi hakikat eliyle yasaklar getirerek iyi ve kötüyü belirliyorsa orada sağlıklı bir ahlak yasası da çıkmaz!
İnsanın doğasına da yardımcı olmak gerekir. İnsan doğasının gelişmesine ve ilerlemesine katkı sunmak icap eder. Çünkü insanın doğal gelişimin önündeki manileri kaldırıp onu gelişip olgunlaşmasına payanda olacak içsel yani psikolojik ve dışsal yani sosyo-politik koşulları kurmak gerekir ki özünde olan iyi-doğru-güzel şeyleri serpiştirsin!