İçimiz Acıyor, Yüreğimiz Kanıyor!


Bu ülkede her şey bitti, her sorun çözüldü de sıra andımızın ve devlet madalyalarından Atatürk kabartmasının kaldırılmasına mı geldi? Bu ülkede ki açlığı, yoksulluğu, sefaleti, işsizliği bununla mı aşacaksınız?
Sormazlar mı bu kararı alanlara, andımızda ki hangi kelime hangi cümle sizi rahatsız etti. Yoksa “Çözüm Süreci” devam ediyor da haberimiz mi yok?
Madalyada ki Atatürk kabartması neden sakıncalı bulundu da kaldırıldı?
Ne yapmaya çalışıyorsunuz?
Sizin bu yaptığınız bu milletin içini acıtmaktan başka bir şey değildir.
Devlet madalyasından kabartmasını kaldırdığınız, stadyumlardan adını sildiğiniz Atatürk’ün kim olduğunu bir düşünün. Hem de elinizi vicdanınıza koyarak…
Zorla bu milletin sinir uçlarına dokunuyorsunuz.
Ve şunu söylemeden geçemeyeceğim. Unutmayın ki bugün oturduğunuz tüm makamları Atatürk’e borçlusunuz.
Atatürk denilince kendisine Türk’üm diyen her Türk’ün aklına şunlar gelir..
Yıl 1915
Yer Çanakkale.
Yedi düvel son Türk devletini yok etmek için topları ile tüfekleri ile gemileri ile var güçleri ile saldırıyorlar.
Karadan ve denizden ölüm yağdırıyorlar.
Bir kahraman çıkıyor, “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum.” diyor.
Ölüm pahasına Çanakkale boğazı geçilmiyor. Türklük tarihten silinmiyor.
Yıl 1918
Yer İstanbul.
Sahnede yine Çanakkale’yi unutmayanlar var.
Yine gemileri ile gelmişler.
Toplarını Dolmabahçe sarayına çevirmişler.
İstanbul işgal altında. Her yer işgal kuvvetleri ile dolu.
Azınlıklar sevinç naraları atıyor.
Türk Milleti kan ağlıyor.
Haydarpaşa garından bir kahraman iniyor.
Yanındakilere “Geldikleri gibi giderler” diyor.
Yıl 1919
Yer Samsun.
Bir kahraman Anadolu topraklarına ayak basıyor.
Toplantılar, kongreler yapıyor.
O kahraman “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh ki bütün vatandır.” Diyor.
Ve bir millet uyanıyor!
Yıl 1920
Günlerden 23 Nisan.
Bir kahraman Türkiye Büyük Millet Meclisini açıyor.
Halkın iradesine saygı duyuyor.
Halkın temsilcileri ile Kurtuluş savaşının kararlarını alıyor.
Yıl 1922
Yer Afyonkarahisar.
Günlerden 30 Ağustos.
Bir kahraman çıkıyor ve emir veriyor.
“Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri” diyor.
Düşman kuvvetleri nereye kaçacaklarını bilmiyorlar.
O kahraman “Eyy Hacıanesti nerdesin, gel de kurtar ordularını!” diyor.
Yıl 1922
Yer İzmir.
O kahraman ordularının başında, yanmış yıkılmış İzmir’e giriyor.
İzmirli bayram yapıyor. O kahramanı bağrına basıyor.
Yıl 1923
Yer Ankara Türkiye Büyük Millet Meclisi.
Bir kahraman konuşuyor.
“Türk Milletine en layık yönetim cumhuriyettir” diyor.
“Bu millet kendi kendisini yönetmeli” diyor.
Ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti dünyaya ilan ediliyor.
Yıllar yılları kovalıyor.
O Kahraman devrimler yapıyor.
Yaşamın her alanında insana değer hizmetler veriyor.
İnsanlık onurunu hep ön planda tutuyor.
Yıl 1938
Günlerden 10 Kasım.
Bir millet Ata’sına ağlıyor.
Bu millet O’nu bağrına gömüyor.
O milleti ile beraber yaşamaya devam ediyor.
Yıl 2002-2021
Yer, O kahramanın emaneti Türkiye.
Ve birileri çıkıyor;
“Virüsün en büyüğü Anıtkabirde yatıyor” deme cüretini gösteriyor.
Ve bir yerlerden cesaret alanlar; O bir faşistti, O bir diktatördü, o bir din düşmanıydı, o bir eşcinseldi, O karanlıktan bile korkan bir korkaktı. O bir sarhoştu. O bir ayyaştı. O bir zamparaydı. Kurtuluş savaşı bir kurguydu. Annesi genelevde çalışıyordu. Evlatlıklarıyla yatıyordu, O, bu vatana hiçbir hizmette bulunmadı. Çanakkale’de O savaşmadı. O Kamal’dir, O Mustafa’dır. O aslında Türk bile değildir. O Güneydoğuda katliam yaptı. O Kuran’ı yasakladı. Onun fotoğrafları rahatsızlık veriyor. Her yerden indirilmeli deniliyor. Gençliğe Hitabesi okullardan ve her yerden kaldırılmalı, yasaklanmalı” deniliyor.
Ve onun kurduğu devlet sadece seyrediyor.
Çünkü ülkemizde sadece Atatürk’e bu hakaretlere “Düşünce Özgürlüğü” deniliyor.
Evet, yıl 2002-2021 bu tarihler arasında bugüne kadar Türk Milleti Atatürk hakkında duymadığı hakaretleri duyuyor.
Bir milletin yüreği kanıyor, içi acıyor..
Siz Atatürk’e aleni karşı olanlar, sevmeyenler, kin besleyenler, onun adını tarihten silmek isteyenler; Atatürk’ü vatanı kurtardığı için, insanlık onurunu milletine yaşattığı için, insanlarımızı yönetenlerin kulu olmaktan çıkarıp sözü dinlenen bir birey olma hakkı verdiği için mi?
Camilerimizde ezanlarımızın okunmasını sağladığı için, bayrağımızın yurdumuzun her yerinde gururla dalgalandırdığı için mi?
Demokrasi kültürünü ülkemize yerleştirmeye çalıştığı için, Türklerin bu topraklarda Türk olarak anılmasını sağladığı için mi?
“Ne mutlu Türk’üm” dediği için, ilke ve devrimleri ile yaşanılabilir bir Türkiye kurduğu için, her gelişmede milletine rol model olduğu için, bu vatan için sözde değil özde çalıştığı için, Çanakkale’yi “geçilmez” yaptığı için mi?
Ülkemizin düşman çizmesi altında ezilmemesi için, kadınlarımızın düşman askerleri tarafından kirletilmemeleri için mi sevmiyorsunuz?
Bu zihniyette ki insanların Atatürk’ü sevmesini zaten beklemiyorum,
Çünkü biliyoruz ki, Atatürk’e karşı olanlar; özellikle bu ülkenin varlığına, dirliğine, geleceğine ve Türk milletine, Türk’e karşı olanlardır.
Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşında sömürgeci ve işgalci devletlere karşı ülkesinin ve milletinin bağımsızlığı için mücadele etmiş birine karşı olmak, köleliği kabullenen hastalıklı zihniyetlerden başkaları değillerdir.
Türk’ün Büyük Atasını bir kez daha rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.
Ali Galip AKYILDIRIM