Ali Galip AKYILDIRIMYazarlarımız

Gençlik Bir Defa Yaşanır

“Eğer yeniden başlayabilseydim yaşama,

İkincisinde daha çok hata yapardım!

***

“Ama şimdi seksenbeşimdeyim ve biliyorum ki…”

***

Yukarıda ki bu alıntı dizeler bir şairin gençliğini yaşamayanlar için yazdığı şiirden alınmıştır.

Bu şiirin içinde insanların yaptıklarından çok yapamadıkları, yapması mümkün iken yapamadıkları,

Yaşanmamışlıkları ve pişmanlıkları anlatılmaktadır.

Ve yeniden mümkün olsa gençliğini yeni baştan yaşama arzusu ifade edilmektedir…

Ama biliyoruz ki gençliğini yaşamayanlar ile bir arada olmak zordur ve  onların bulunduğu ortamlarda gençlerin anlaşılmasını beklemek hayalidir..

Bu ülkenin son 40 yılında bunu görmekteyiz.

Yönetenler kendileri gibi düşünen, ruhu yaşlanmış gençler istemektedirler.

Bundan dolayı hak arayan ve farklı yaşam tarzlarına sahip olan gençleri çok kolayca yaftalamaktadırlar.

Düşüncelerini yaşamın bir parçası haline getirmiş gençleri sevmiyorlar. Yaratıcı zekâya sahip olan gençleri  “yılan ve hain” olarak görüyorlar.

Haksızlığa tepki veren, kendisinin dinlenmesini ve görüşlerinin sorulmasını isteyen gençlere tepki gösteriyorlar.

Tepkiler bazen şiddete dönüşüyor..

İşte tam bu noktada insanın yüreği yanıyor ve kanıyor…

Çünkü bu ülkede, devlet geçmiş yıllarda da gençlerinden korktu gençlerini astı.

Gençlerin okuduğu kitaplardan korktu kitapları yaktı.

Parasız eğitim isteyen gençler hapishanelere gönderdi.

Bu günde değişen fazla bir şey olmadığını söyleyebiliriz.

Kısacası bu sığ geleneklere sahip olanlar; gençlerin dünya görüşlerinin kendilerinin görüş alanlarının dışına çıkmasına izin vermiyorlar, vermek istemiyorlar.

Bir bilselerdi; gençliğin çocukluğun bittiği, birey olmanın başladığı anlar olduğunu..

Bilseydiler her değişimin sancılı olduğunu,

Bilseydiler her değişimin yeri geldiğinde meydan okumaları beraberinde getirdiğini,

Bilseydiler çocuk denilecek yaşlarda her şeye “evet” demesini bekledikleri o çocukların yerine artık her şeyi sorgulayan bireyler geldiğini..

Bilseydiler o yaşlarda ki gençlerin ruhunda bir asilik olduğunu…

Belki o zaman biraz anlarlardı o gençlerden kimseye zarar gelmeyeceğini..

Gençliğini yaşayanlar biliyorlar ki;

Gençlik umut dolu olmaktır,

Gençlik yüreğinde ve duyguların da hep yeni umutlar ve beklentiler taşımaktır.

Ve gençler;

 Umutları, hayalleri ve beklentileri yaşamak ister.

Aslında gençler büyükleri tarafından anlaşılmak ister.

Gençler büyükleri tarafından hataları ile kabul görmek ister.

Gençler yaptıkları bir hatanın ömür boyu kendisi ile yaşamamasını ister.

Gençlik duygusu ile yanlış kararlar alsalar dahi o kararların sonuçları ne olursa olsun o kararların sonuçlarının bir deneyim olarak görülmesini ister.

Gençleri anlamayanlar onları yargılamadan, sorgulamadan “terörist, yılan, hain” damgası vurarak hayatla ilişkilerini kestiklerinin farkında değiller.

Oysaki o gençlere sıra gelmeden bu ülkede binlerce kişinin alın terini sömürüp sülük gibi kanını emen adamları görmüyorlar.  

Ama biliyoruz ki; bu ülkede birçok orta yaşlı, yaşlı, prostatlı adamlar gençlerden korkuyorlar.

Gençler tarafından hatalarının yüzlerine vurulmasından korkuyorlar. Gençlerin bilgisinden, gelişmişliklerinden korkuyorlar.

Bu yüzden tek tip kendilerine benzeyen gençler yaratmak istiyorlar.

Bunu da hayata geçirmek için kıyafetlerine, davranışlarına, küpesine, bilekliğine, makyajına, konuşma şekline karışıp kısıtlamak istiyorlar.

Gençler düşüncelerini ifade etmek için anayasal haklarını kullanarak protesto gösterisi yapsa ortalığı cehenneme çeviriyorlar.  

Sonrada bu gençlerden kendilerine saygı gösterilmesini istiyorlar.

Bu gençler bu ülke için her zaman kendilerini ateşe atmaktan hiç çekinmediler.

Asker oldular gerektiğinde “vatan sağ olsun” diyerek şehit oldular.

Bilim adamı oldular, virüs kaptılar genç yaşta hayatlarını kaybettiler.

 Bu ülkenin gençleri bu ülke için binlerce kere yandılar da ne yazık ki bu ülkeyi yönetenler bu gençleri bir kere bile anlamadılar.

Bilinmelidir ki…

Gençleri umutsuzluğa sürüklemek doğru bir davranış değildir.

Gençler geleceğimizdir. Bu ülkenin damarlarında ki en taze kandır.

Netice de gençliğini yaşamayanlar gençleri anlayamazlar..

Çünkü gençlik bir defa yaşanır!

Gençliğini yaşamamışlara ithafen usta şair Jorge Luis Borges’in şiiriyle yazımı noktalamak istiyorum.

 “Eğer yeniden başlayabilseydim yaşama,

İkincisinde daha çok hata yapardım!

Kusursuz olmaya çalışmazdım, sırtüstü yatardım…

Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar;

Çok az şeyi ciddiyetle yapardım!

O kadar temiz olmazdım, daha çok risk alır,

daha çok seyahat eder, Daha fazla güneşin doğuşunu seyreder,

daha çok dağa tırmanır, Daha çok nehir aşardım…

Görmediğim yerlere gider, daha çok dondurma, daha az bezelye yerdim! Problemlerim daha gerçekçi olurdu

hayali problemlerim ise daha az.

Hayatın her anını gerçekçi ve üretken yaşayan insanlardandım.

Elbette mutlu anlarım oldu ama yalnız mutlu anlarım olmasına çalışırdım. Farkında mısınız bilmem; yaşam budur zaten…

Anlar, sadece anlar. Siz de ”anı” yaşayın ”şimdi”yi yakalayın.

Termometresi, bir şişe suyu, şemsiyesi ve paraşütünü almadan

Dışarıya çıkmayan insanlardandım.

Eğer yeniden başlayabilseydim, daha hafif seyahat ederdim.

Eğer yeniden başlayabilseydim, ilkbaharda ayakkabılarımı fırlatır atardım.

Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.

Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, çocuklarla oynardım.

Bir şansım daha olsaydı eğer. Ama şimdi seksenbeşimdeyim ve biliyorum ki…”

Ali Galip Akyıldırım

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.

The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.

Başa dön tuşu