Şehirler, O Şehri Yaşayarak Onun Ruhunu Ele Geçirenlerindir
Herkesin yaşadığı şehrin her köşesine kendisini yazdığı bir gerçek hikâyesi vardır.
Herkesin o şehre bir geliş, bir de orada kalış hikâyesi vardır.
Belki de için için yanan bir hikâyedir.
Şehir, insanların ruh halidir. Yaralı, bölünmüş, sancılı kırık…
Şehirde gizli cümleler var. Adımızın geçtiği cümleler. Hakkımızda konuşuyor, bizi anlatıyorlar; bize hiç benzemeyen biri olarak…
Severek yaşadığım şehri adımlarken içim ürperiyor.
Okuyamadığım, anlayamadığım bir bakış…
O bakışların sahibi; Kirli ve karanlık kalpleriyle kendilerini şehrin sahibi sananlardan başkaları değildir.
Bu karanlık kalpler çoğaldıkça o şehri bir kasvet basar, o şehir onlardan utanır.
Çünkü o kalbi karaların insanları kandırmaya çalışan cümleleri, yalan hikâyeleri vardır. Sözleri kin kokar, nefret kokar…
Oysaki şehir kendisin de yaşayanlar için acılarıyla, tatlılarıyla upuzun bir hatıra demektir…
Bir şehir, paranın, gücün ve iktidarın sahibi olanlardan çok onun ruhunu ele geçirenlerindir.
Çünkü onlar zamanın ruhuna hitap ediyorlar.
Çünkü onlar o şehirde ki yeşil alanlara göz dikmemişlerdir.
Çünkü onlar kesilen her ağacın şehrin ölümü olduğunu biliyorlar.
Kirli ve karanlık kalpleriyle kendilerini şehrin sahibi sananlar sadece o şehirde ki yağmalanacak yerleri görürler.
İnsan ruhuna ait hiçbir şeyi görmezler ve bir insanın hissedebileceği hiçbir duyguyu hissedemezler.
Bir şehir de doğmak, nüfus kâğıdına o şehrin adının yazılmış olması o insanın oralı olduğu ve oranın sahibi olduğu anlamına gelmez.
O sahiplendiğin şehir de bir evin, iki evin, üç evin varsa sadece şehrin toprağında payın vardır.
Ama yaşadığın şehre bir renk katabilmişsen, görülmeyen güzelliklerini görebilmişsen, içinde yaşayan tüm canlıları benimseyebilmişsen bil ki o şehir sana ruhunu vermiştir. Ve sen o şehre aitsin.
O şehirde birkaç evi ve nüfus kâğıdında şehrin adının yazılı olması bir şey ifade etmez. Onların ki ancak bir beden üzerinde hak iddia eden evliliklere benzer. Onlar sadece orada bilmem kaç metrekare toprağa sahipler oysaki ruhunu o şehre katmış olanların duyguları ise hep yaşanılan ama hiç eskimeyen aşk gibidir.
Bir şehri paylaşmanın anlamını bilmeyenler, yaşadığı yere ruhunu vermeyenler, şehri sadece sahip olduğu birkaç metre kare toprak olarak görenler o şehre en büyük yakımı ve zararı verenlerdir.
Ve bir insan nereyi çok sevmişse o insan oralıdır!
Ali Galip AKYILDIRIM