Kurtuluşumuz Tarımdadır
AK Parti iktidarında AVM’lere, lüks konutlara, lüks tatil köylerine ve lüks otomobillere çok ciddi yatırımlar yapıldı.
Yerden mantar biter gibi rezidanslar çıktı.
Parası olanlara özel yaşam merkezleri kuruldu.
Milyon dolarlık evler, villalar peynir ekmek gibi imkânı olanlara satıldı.
Bu yatırımlar ciddi şekilde iktidardan destek gördü.
Birde bunlara yol inşaatlarını ve betona dayalı diğer yatırımları eklediğimiz de tarım ve hayvancılığa kaynak kalmamış oldu.
Yapılanlarla ülkemiz görsellikte mesafe kat etti.
Bizlerin hayalini bile kuramayacağımız evler, otomobiller, özel villalar sahiplerine kavuştukça “Türkiye Büyüyor” diye meydanlarda alkış tufanları yaratıldı. “Büyümek” tarım arazilerine, orman arazilerine lüks evler, tatil köyleri yapmak olarak gösterildi. Zeytinlikler kesilerek yerlerine santraller ve villalar dikildi.
Köylerimiz de tarımcılık, çiftçimizin kendi gayretleri ile zor şartlar altında yapılmaya devam etti.
Köylünün bir kilo sütü bir bardak çay bile yapmamaktadır. Girdilerin artması nedeniyle hayvancılık günden güne tükenmekte süt inekleri kesimhanelere gönderilmektedir.
Gıda fiyatlarının yükselmesin önü alınamamakta, yurt dışından canlı hayvan ve et ithal edilmektedir. Yurt dışından saman bile ithal etmek zorunda kaldık. Mercimek, pirinç, fasulye gibi temel gıdalar yurt dışından alınmaktadır.
Betona dayalı yatırımlardan sonra ne GAP projesine, ne Konya Ovası Sulama projesine ne de hayvancılığı teşvike para kalmadı. Başta gübre fiyatlarının ve tarımda kullanılan yakıt fiyatlarının artması nedeniyle Türkiye’de son yıllarda buğday ekim alanları hızla daralırken ithalat hızla artmaya devam etti. Ülkemiz tarihinde görmediği buğday ithalatını yapmaktadır. Bundan dolayı da ekmek fiyatları yükseldikçe yükselmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’de kişi başına düşen buğday üretimi hızla azalıyor. 2000 yılında Türkiye’de kişi başına yılda ortalama 324,4 kilogram buğday düşüyordu. 2019 yılında ise kişi başına düşen ortalama buğday üretimi 228,5 kilograma geriledi. Son 19 yılda ülkenin kişi başına düşen buğday üretimi 95,9 kg azaldı. Oran bazında bu azalma yüzde 30’a karşılık geliyor. AKP dönemindeki düşüş ise yüzde 22.
Yanlış tarım ve hayvancılık politikalarından dolayıdır ki, ülkemiz de ortalama 45 milyon kişi haftada bir bile 80 gram kırmızı et tüketememektedir.
Yaklaşık 55 milyon insanımız kredi kartlarını ödeyemiyor, ödemekte zorlanıyor, yapılan istatistiklerde kartla harcamaların yüze 96’sı gıda için kullanılmış.
Bu tablolara baktıktan sonra, son 19 yılda tarım ve hayvancılığın ne kadar gerilediğini görmekteyiz. Bizim gibi tarım ve hayvancılık ülkesi olan ve kendisine yetmesi gerekirken tarımda ve hayvancılıkta dışarıya bağımlı olmak kabul edilebilir bir durum değildir. Tez zamanda planlı, programlı bir tarım politikamızın mutlaka oluşturulması gerekmektedir.
Kısacası, bir tarım ülkesi olan yurdumuzun yüz ölçümünün ancak yüzde 13’ü tarıma ait. Dünde böyleydi bu gün de böyle.
Oysaki nüfusumuz hızla büyümekte, bereket yani tarım ürünü küçülmektedir.
Tarım alanlarına bile gökdelenler dikilmekte, zeytinlikler betona dönüşmekte, ormanlarımız maden şirketlerine hibe edilmekte, sularımız hızla kirlenmekte olduğundan, GDO’lu pirinci, buğdayı, mercimeği, hormonlu angusları ithal eden bir ülke haline geldik. Mevcut tarım arazilerini de kaderi ile baş başa bıraktık.
Yani, yukarıya doğru büyüyen bir ülke olduğumuzdan, hızla yükselen gökdelenlere baka baka yeryüzünü unuttuk.
Bu gidişle bizi ne yeryüzü ne gökyüzü ne de gelecek nesiller affetmeyecek.
Ali Galip Akyıldırım
Akp tarim konusunda güzel işler yaptı. 2002 öncesi bu ülkenin doğru dürüst hiç bir tarım bilgisi yok idi. Simdi kucuk ve büyükbaş hayvanların tamamının her adımı kayıt altında ve küpeli. Ülkenin tüm arazileri kategorik olarak kayıt altında. Zeytinlik, tarim arazi, hayvancılık vs. Eksik olan konu köyden kente göç eden genç, şehre %90 adapte oluyor. Şehirden köye giden genç %2 o da amatör ve keyfe donuyor. Devlet genç köylüye uste para verip köyünde üretim ve karlılık sağlamalıdır.