“Köpek Gibi Çalışıyorum Ama…”

Türkiye’de son dönemde derinleşen ekonomik kriz ve bunun neden olduğu sosyal problemler, yurttaşı isyan ettirmeye devam ediyor.
Özellikle gençler, ülkenin içinde bulunduğu durumdan hayli şikâyetçi. Birçoğu işsiz olan, iş bulduklarında da geçim sıkıntısını aşamayan genç kesimler, iktidarın politikalarını her fırsatta yerden yere vurmaya başladı.
Sanırım üç gün önceydi, Tüylü Mikrofon adlı bir YouTube kanalına konuşan ve yaşadığı problemleri anlatan bir genç, sosyal medyanın ve ülkenin gündemine oturdu.
“Kitap okumak istiyorum ama okuyamıyorum” diyen ve geçim derdi nedeniyle kendini geliştiremediğini söyleyen genç, çok çalışmasına rağmen karnını doyuramadığını vurguladı.
Genç yurttaşın ülkedeki akranlarının durumunu özetleyen konuşması şu şekilde:
“Bizim artık birleşmemiz lazım. Bu ev niye 350 milyar diye ayaklanalım.
Kitap okumak istiyorum, okuyamıyorum.
2-3 tane kitap okuyorum mesela ama devamı gelmiyor.
Psikolojim bozuk, kaldıramıyorum.
Geçim derdinden kendimi geliştiremiyorum. Ben kendimi geliştiremezsem yarın, çocuğum olacak yarın. O da kendini geliştiremeyecek.
Liseyi bitirdim, bana bölme işlemi verin, ben yapamam. Çünkü eğitimim zayıf. Geçmişim ama bir şekilde hatırlamıyorum, tekrar edemiyorum. O kadar kendimden kısmama rağmen iyi bir hayat yaşayamıyorum.
Et yiyemiyorum ya, et. Et nedir? Karnımı doyuramıyorum.
Arabaya bineceğim, 4 çocuğum varsa 3+1 evde oturabileceğim. Bu hakkı sen bana vereceksin.
Köpek gibi çalışıyorum. Eğer ben yaşayamıyorsam, sen de yaşamayacaksın. Eğer sen yaşıyorsan, bana da onu vereceksin.
Annem ben 6 yaşından beri temizliğe gidiyor. 55 yaşında annem, psikolojisi bozulmuş. Biz bu duruma gelmişiz. İnsanlar da her şeyin güzel olduğunu savunuyor. Ne güzel…”
Başka bir vatandaş isyan edercesine “Bizim Atalarımız Çanakkale’de biz rahat edelim diye canlarını feda etmiş ama biz hala bedel ödüyoruz. Camilerimiz var ama içinde huzur yok ayrışmışız” diye bağırıyor.
Şimdi iktidarın şapkasını önüne koyup düşünmesi lazım.
Çünkü vatandaş “korku duvarlarını” yıkmış gözüküyor.
Bakın bu cümlenin altını çizmek lazım “Köpek gibi çalışıyorum. Eğer ben yaşayamıyorsam, sen de yaşamayacaksın. Eğer sen yaşıyorsan, bana da onu vereceksin.” Bunun adı insanca yaşama isteğidir. Bunun adı “artık yeter” demektir.
Bunun sonuçlarını seçim sandığı önümüze konulduğu zaman göreceğiz. Zaten yapılan kamuoyu anketleri iktidar cephesinin sürekli kan kaybettiğini gösteriyor.
Halkın geçim sıkıntısı büyüdükçe AKP’nin tek başına iktidar olma şansı hızla ortadan kalkıyor.
Her ne kadar gerçekleri yazan gazeteleri susturmaya çalışsalar da…
Muhalif televizyonlara ekran karartma cezaları verseler de…
Gözdağı vermek için iktidarı eleştiren gazetecileri hapse tıkmaya devam etseler de, sonuç değişmeyecek gibi gözüküyor.
Ve iktidar gemisi su almaya devam ediyor!
Çünkü “Köpek gibi çalışıyorum et yiyemiyorum, eğer bana vermiyorsan sen de yemeyeceksin” diye yankılanan bu ses gerçek halkın sesidir. Buna kulak verilmesinde ciddi yarar vardır.
“Aç insana Tanrı bile yiyecek olarak gözükür” demiş Wilhelm Nietzsche.
Yoksulluğun övünülecek bir yanı yok elbet.
Ama yoksulluk bu ülkenin kaderi olmuşken.
Toplumun büyük çoğunluğu insani yaşam şartlarının altında yaşarken,
Hak yemenin bütün halleri ortadayken,
Zenginlik, yetimin öksüzün hakkını yemekle kardeş olmuşken,
Talanın önünü almayı bile düşünmeyen bir sistemin içindeyken,
Her şey olağan karşılanıyorken,
Zaman kul hakkı yiyipbeş vakit geğirme günüyken,
Her şeyin kanıksandığı, yoksulları çatlatan zenginlerin zamanıyken,
Sizler hala yoksulları yaptırdığınız on binlerce kişinin aynı anda ibadet edeceği görkemli camilerle doyuracağınızı mı sanıyorsunuz,
Sayısını bile bilmediğiniz İmam Hatip Okullarıyla doyuracağınızı mı sanıyorsunuz,
Yoksa ibadete açamayı düşündüğünüz Ayasofya camisiyle doyurmayı mı,
Yoksa cumhurbaşkanının, bakanların günde beş vakit nazma kıldıklarını anlatıp çok güzel Kuran okuduklarını anlatarak mı susturacağınızı sanıyorsunuz?
Ey Süslümanlar,ey sonradan görmeler, ey haramzadeler… Bakın bu imparatorluk AKP’ye oy veren yoksulların sırtına basılarak kuruldu. Yoksulların dini duygularını istismar ederek milyoner oldunuz. Sabah giydiğinizi öğlen giymiyorsunuz, öğlen yediğinizi akşam yemiyorsunuz.Kendi çocuklarınıza kale gibi gelecek hazırlarken o yoksulların çocuklarını doyuramadıklarını unutmayın.
Herkes biliyor ki; Süslümanca yaşayanların kazançlarında tek kuruşu helal olmayan servetler vardır.Yoksullar “çok lafın yalansız, çok paranın haramsız kazanılmadığını iyi biliyorlar. Ve artık milli gelirden haklarını istiyorlar.
Siz ne yapıyorsunuz? Zenginleştikçe Allah’tan uzaklaşıp size bu imkânları sunanlara tapıyorsunuz ve zamanı gelince o taptığınız gücün sizi koruyacağını düşünüyorsunuz. Yanılıyorsunuz!
Doğanın kanunudur, zengin ve fakir arasındaki makas açıldıkça elbette ki insanlar patlama noktasına yaklaşır.. Eski zenginler bunun farkında idi ve bundan dolayı kazancının belli bir yüzdesini vatandaşa şirin görünmek adına bilime, sanata, eğitime, sosyal projelere yatırıyorlardı. Sadece cami yaparak değil, okul yaparak, hastane yaparak bu ülkeye değer katıyorlardı.Siz ne yapıyorsunuz? Sadece kendinizi düşünüp zenginliğinizi katladıkça katlıyorsunuz.Yanlış yapıyorsunuz. En ufak bir sosyal patlamada canınızın yanacağını unutmayın. “Köpek gibi çalışıyorum et yiyemiyorum, eğer bana vermiyorsan sen de yemeyeceksin” diye seslenen bu sese kulak verin derim.
Ali Galip AKYILDIRIM