“Harami Deyu Korku Verirler, Benim İpek Yüklü Kervanım Mı Var?”
“Er isen erliğin meydana getir
Kadir Mevla’m noksanımı sen yetir
Bana derler gam yükünü sen götür
Benim yük götürür dermanım mı var”
Vergimizi veren biziz, kanunlara uyan biziz, yoklukta yokluğu yaşayan biziz, açlık sınırında ya da açlıkla iç içe yaşayanlar biziz, yani biz halkız!
Bu ülkede saysız defa anayasa değiştiğinde daha da yoksullaşan biziz.
Her seçimden sonra dibe vuran biziz.
Her krizde sürünen biziz.
Saraylar yapıldıkça tükenen biziz.
Saltanat arabaları alındıkça nefessiz kalan biziz.
Dört beş yerden maaş alanlar çoğaldıkça parasız gezen biziz.
Yakınlar işe alındıkça işsizlikten sürünen biziz.
Geçmediğimiz, geçemediğimiz yollar, köprüler yapıldıkça askıda ekmeğe muhtaç olan biziz.
Kısacası bu ülkede üreten biziz, devlete kazandıran biziz ama her ne hikmetse sürünen biziz.
Yani ürettiklerimizi kervana yükleyip devlete teslim eden biziz ama kervanı götüren kim onu bilmiyoruz..
Sonrada çıkıp “insan haklarından” bahsediyorsunuz.
İyi dinleyin!
“İnsan hakkı” insanın karnın doymasıyla başlar. İş sahibi olmasıyla başlar.
Milli gelirden payanı almasıyla başlar.
Kâğıt üzerinde istediğiniz kadar hak ve özgürlük verin. Hiç bir kıymeti yoktur.
Çünkü parasız ve aç insanın özgürlüğü yoktur. İnsan hakkı yoktur.
“Anayasa değişecekmiş. Sivil anayasa yapılacakmış. Yapılan anayasa özgürlükler sunacakmış.. Yapılmazsa ne özgür olabilirmişiz ne de demokrasiyi yaşayabilirmişiz.”
Bakın; Karacaoğlan ne güzel demiş;
“Harami deyu korku verirler
Benim ipek yüklü kervanım mı var?”
Sefalet içinde sürünen insanların karnını anayasa doyurmuyor.
Aç insanı hiçbir şey korkutmaz.
Çünkü açlık ölüm demektir.
Yoksulluk her gün ölmek demektir.
Siz önce halkın yoksulluğunu ortadan kaldırın sonra sivil anayasa yaparak halkı haramilerden korursunuz.
Karnı aç insanı hiçbir anayasa doyuramaz.
Hiçbir kanun susturamaz.
Siz önce “Çocuklar et tadı alsınlar diye 3 liraya kemikli tavuk alıp koyuyorum çorbaya” diyen vatandaşı duyun.
Siz önce “Daha ucuza bayat ekmek almak için sabahın köründen akşama kadar fırınların önünde bekliyorum” diyen vatandaşı duyun.
Siz önce “Utanarak askıda ekmek var mı” diye soran vatandaşı duyun.
Siz önce “Mecburen pazar dağıldıktan sonra atılan çürük sebze ve meyveleri topluyorum” diyen vatandaşın sesini duyun.
Siz önce “Bebeğime mama alamıyorum, aç uyuyor sabi” diyen babaların anaların sesini duyun..
Siz önce;
“Üryan geldim gene üryan giderim
Ölmemeye elde fermanım mı var
Azrail gelmiş de can talep eyler
Benim can vermeye dermanım mı var” Diye ağıt yakan vatandaşı duyun.
Daha sonra istediğiniz anayasayı da yapın, baba yasayı da yapın. Vesselam!
Ali Galip Akyıldırım