Farkında Mısınız?
Biz bu ülkede yaşadıklarımızdan hiç ders çıkarmıyoruz.
Yıllarca nifak tohumları ekerek bizi Kürt-Türk diye ayırmaya çalıştılar, ağır bedeller ödedik.
Yetmedi Alevi-Sünni diye ayırmaya çalıştılar gözyaşları akıttık..
Sağcı solcu diye ayırdılar kardeşi kardeşe düşman yaptılar..
Dinci dinsiz diye ayırdılar insanlarımızı diri diri yaktılar..
“Bizden-sizden” dediler insanların işiyle ekmeğiyle oynadılar…
Şimdi de “benim şehrim, senin şehrin” tartışması yaşanıyor.
Yapmayın, etmeyin, eylemeyin..
Bu söylemler doğru değil.
Bu ülke hepimizin. Bu ülke için hepimiz ağır bedeller ödedik..
Kurtuluş Savaşını birlikte kazandık.
Doğal afetlerde sırt sırta verdik. Kayıplarımıza hep beraber ağladık..
Güzelliklerimize hep beraber sevindik..
Bir bebeğin canını kurtarmak için hep birlikte seferber olduk..
Ülkemiz için her türlü sıkıntıya sabrederek katlandık.,
Rize’nin kemençesiyle horon teptik,
Diyarbakır’ın zılgıtıyla halay çektik, Ege’nin Zeybeğiyle başımızı dik tuttuk.
Karsımızın Şeyh Şamil’i ile kartallar gibi yükseklerden uçtuk.
Erzurum halayında dadaş olduk coştuk.
Her ilimizin insanıyla, kültürüyle, misafirperverliğiyle gurur duyduk..
Aslında bizim insanlarımızın kardeşliği, dostluğu kimselerde yoktu,
Ama elmaya kurdu sokarak ayrıştırdılar, ötekileştirdiler..
İçten içe kemiriyor tüm kardeşlik duygularını.
Herkes diğerine düşman gibi bakıyor, karşı taraf diyor..
Gittikçe bozuluyor dengeler.
Birileri, bir takım sözde yazarlar, gazeteciler toplumda güvensizliği kışkırtarak ülkenin kalbine hançer sokmak için uğraşıyor.
Ölüler bile görebiliyor nereye gittiğimizi.
Evet, herkes bir birine düşman gibi bakıyor, karşı taraf diyor..
Birbirine düşürülmüş toplumda sanki ikiye bölünmüş ülke ruhunu yaşıyoruz.
Aynı çeşmenin suyundan içen, aynı toprağın çocukları, birbirini tanımıyor bile.
Bunun adı, bir yangının orta yerinde ateşle oynamak, ateşe benzin dökmek gibi bir şey.
Bazı siyasetçiler baktığımızda nefretin büyüklüğünü çok net görüyoruz.
Televizyon kanalları muhalefete meydan okuma yeri olmuş.
Bazı siyasetçilerin söylemlerine baktıkça, birlik ve bütünlüğümüzün can çekiştiğini görüyoruz.
Yönetenler ülkeyi ileriye götürecek projelerden bahsetmiyor.
İşsizliğin nasıl çözüleceği konuşulmuyor.
Yoksulluğa çare aranmıyor.
Bu ekonomik krizin nasıl aşılacağı konuşulmuyor.
Herkes bir birine laf yetiştiriyor. Hakaret ediyor.
Ağızlardan çıkan her kelime bizlere tehlikenin büyüklüğünü işaret ediyor.
Duyabiliyor musunuz?
Cümle âlem birbirine dargın.
Selamlar bile alınmıyor “karşı taraftan”
Kimsenin kimseye ne güveni ne saygısı kalmış.
Diller küfür kıyamet.
Ayıp olan şeyler ayıp değil.
Kim daha okkalı küfredebiliyorsa o alkışlanıyor.
Ülkenin çalışan, üreten masum insanları çaresizliğe boyun büküyor.
Sadece Allah’a güveniyor insanlar.
“Karşı taraflar” kapıştıkça, uçuruma daha da yaklaştığımızı fark ediyoruz.
Sanki dört yanımız uçurum, dört yanımız ihanet.
Düşünüyorum da…
Boş gözlerle seyrettiğimiz bu korku filmi ne zaman bitecek?
Bütün ışıklar söndükten sonra mı?
Ali Galip AKYILDIRIM