Yaşam Nedir?


Yaşam dediğimiz doğduğumuz andan itibaren açılan beyaz sayfalı bir deftere benzer.
Ve her sayfasında farklı bir notaya dokunan ve ne kadar süreceğini bilmediğimiz bir şarkı gibidir.
Aynı zamanda her bir sayfasını neler ile dolduracağımızı sonunu kestiremeyeceğimiz bir hikayedir.
Yaşadığımız veya yaşayamadığımız her şeyin bir anlam ölçüsü vardır bu hayatta.
Bizlere “iyi ki olmuş”/ “keşke olmasaydı”/ “iyi ki yaşadım” ya da “ah bunu yaşamasaydım” dedirten her durum ve olay yaşam haritamızda duvara konulan bir tuğla taşı gibidir; ya sağlam bir şekilde yerinde durur ya da bir engele denk gelir ve yıkılır gider.
Bir nehrin akışı gibi bu düzen böyle devam eder ve daha sonra yaşayacaklarımızda böyle sürüp gider.
Bazen kocaman umutlarla çıktığımız o rengarenk güzelliklerle dolu yollarımız olur.
O yeşil bahçelere doğru götüren yollar.
Her bir parçasında güzelliğin heybetini kapladığı yollar.
Yaşamın işte budur dedirttiği, o mavilikler altında parlayan ve göz kamaştıran altın tepside sunulan hayatların yaşandığı o yollar.
Acıdan geçmemiş, zorluk görmemiş ve biçaresiz kalmamış o sağlam yollar.
Ekmeğin ve emeğin kavgası yapılmadığı, haksızlığın ve hukuksuzluğun yaşanmadığı, kimsenin kimseyi ezmediği, o beyaz çiçeklerin yoğunlukta olduğu sarı papatyalarla dolu yollar.
Aşkın, sevginin, birlik beraberliğin olduğu sömürü, talan ve yok etmenin olmadığı o mor menekşelerin diyarındaki yollar.
Bazen o kadar yorgun düşeriz ki yolun sonuna ulaşmaya bir adım kalırken, bir adım dahi atacak mecalimiz halimiz kalmaz.
İşte o zaman o büyük düş kırıklığı gelir önümüze düşer.
Ve bunca çabanın sonucunda vazgeçmek umut etmeye galip gelir.
Başlar içimizdeki o beyaz zambaklar yoluna giden taşların kaybolması ve bundan sonra sanki ayaklarımıza kıymık batmış gibi acı acı yol alırız o dikenlerle dolu yollara.
Böylece o büyük umutlarla dolu oluşturduğumuz hayatı, adına hayal kırıklığı olan bir balona koyup o maviliklerle kaplı gökyüzüne bırakıveririz.
İşte böyle geriye dönüp baktığımızda o yaşam hikayemize böylece bazen acılar, bazen kırgınlıklar, bazen hayal kırıkları, bazen güzellikler, bazen mutluluklar ve bazen de yepyeni heyecanlar ekleriz.
Böylece hayatımızda sayfalarca anlatabileceğimiz yaşanmışlıklar, umutlar ve hayal kırıkları birikir.
Acılarımız yüreğimize batan bir diken gibi bizi yaralarken, bazen de kıyıda köşede kalan başka bir yarayı iyileştiren bir merhem oluverir.
Hayat bazen de yaşanan mutluluklarla denizler aşabilecek gücü içimizde oluştururken, bazen de bütün olumlu ve olumsuzlukları ile bir bütün olarak gönlümüzün o havuzunda eriyen kağıttan bir gemiye dönüştürür.
Bize en ihtişamlı şarkılar söyleten, kabımıza sığdırmayan dur durak bilmeyen o heyecanlar ve bir taraftan da geceleri sızısından uyutmayan yaralı, çaresiz kırgın bir kalbe çevirebilir bizi.
Zaten yaşam başlı başına o zorlu labirentlere maruz kalan ve dikenli patikalarda yürünen zorluklardır.
Ama insanoğlu denilen o hikayenin ana kahramanı, her bir zorluğu üstesinden gelebileceği, taşıyabileceği ve sırtlayabilecek güce sahiptir.
Belki de “insanın hiçbir zaman omuzlarına taşıyamayacaği yükten fazlası yüklenmeyecektir” deki hikmet bu olsa gerek.
İşte geride tek bir şey kalır belki istediği gibi sonlanmayan hayaller, yaşanan tüm ümitsizlikler, tüm mutlu anlar, bütün aşklar, sevgiler, mücadeleler, umutlar, pişmanlıklar, üzüntüler, çaresizlikler, ölmüşler, gidenler ve gelenler tek bir kelimeye sığdırabilir: Yaşam nedir?