Turan: “ABD İle Önemli Ticari İlişkilerimiz Var; Ama 51.Eyaleti Değiliz”
AK Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Milliyet’ten Abdullah Karakuş’a gündemi değerlendirdi.
Turan: “ABD ile önemli ticari ilişkilerimiz var; ama 51.eyaleti değiliz”
Türkiye’nin yeni bir sayfa açtığını, yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili her partiden katkı beklediklerini dile getiren Turan, “Yeni sistemle birlikte özellikle ittifak yasasıyla Türkiye’de siyasi konjonktür de değişti. Siyasi Partiler Kanunu’ndan Seçim Kanunu’na, barajın düşürülmesinden seçim bölgelerindeki daraltılmış alternatiflere kadar birçok konuyu tartışmak gerektiği kanaatindeyim” diyor.
Gündem Boğaziçi Üniversitesi’ndeki gelişmeler ve yeni anayasa çalışmaları.
İkinci bir gezi mi olacak? Arkasında kimler var? Rektörün istifasını isteyenler sadece öğrenciler mi? Bu sorular tartışılıyor.
Özellikle de ABD’nin ve AB’nin tutumu.
AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan ile TBMM’de bir araya gelerek yeni anayasa çalışmaları, Boğaziçi Üniversitesi gelişmeleri ve erken seçim tartışmaları başta olmak üzere gündem konularını konuştuk. Boğaziçi Üniversitesi üzerinden ikinci bir gezi kurgulandığını ve toplumun sinir uçlarıyla oynandığını belirten Turan, ABD’nin tutumunu da eleştirdi. Turan, “ABD ve AB ile stratejik ortaklıklarımız, önemli ticari ilişkilerimiz var. Türkiye ve ABD’nin arasının açılmasının kime ne faydası var? Türkiye; ABD’nin 51. eyaleti değil, bağımsız bir ülke. Bu nedenle daha hassas bir dil kullanmak gerekir” diyor. Turan Milliyet’in sorularını şöyle yanıtladı:
Seçim Ve Siyasi Partiler Kanunu’nu Tartışalım
Yeni anayasa çalışmanızda neler öne çıkıyor?
Yeni anayasa Türkiye’nin temelini sağlamlaştıracak. İnanıyoruz ki yeni anayasa davetine önce milletimiz sahip çıkacaktır. Darbe ürünü olmayan, yeni sistemin ruhuna uygun, milletin teveccühünü kazanacak, sivil ve demokratik bir anayasa bu ülkenin hakkıdır. Mevcut anayasa 40 yılda 19 defa değişti. Mevcut anayasanın ruhunda sorun var. Adeta milletimize tüm kötülükleri anayasanın ardına saklanarak yaptılar. Vesayeti anayasa ile meşrulaştırdılar. Başörtü, katsayı gibi milletin yıllarını alan tartışmaları hep anayasa üzerinden yaptılar. AK Parti olarak, daha önce de yeni anayasa konusunda çalışmalarımız oldu. Ancak komisyonlar kurulmasına, 60 maddede anlaşma sağlanmasına rağmen maalesef bazı partilerin katı tutumundan dolayı süreç sekteye uğradı. Yeni bir anayasa yapılacaksa, gereksiz kavgalara, tartışmalara, sığ siyasi hesaplara heba edilmesine müsaade etmemeliyiz. Sayın Bahçeli’nin yapıcı yaklaşımı oldukça değerli. Süreç belirlenirken bu tecrübelerden de faydalanılmalı. 83 milyonun imza atabileceği bir metin tabii ki mümkün değil; ama ortak paydalarımızı büyütmeliyiz. Yeter ki iyi niyet olsun. Herkes sürece soğukkanlılıkla yaklaşmalı ve üzerine düşeni yapmalı.
Yeni sistemle birlikte özellikle ittifak yasasıyla Türkiye’de siyasi konjonktür de değişti. Siyasi Partiler Kanunu’ndan Seçim Kanunu’na, barajın düşürülmesinden seçim bölgelerindeki daraltılmış alternatiflere kadar birçok konuyu tartışmak gerektiği kanaatindeyim.
Toplumun Sinir Uçlarıyla Oynandı
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Boğaziçi Üniversitesi üzerinden ikinci bir gezi kurguluyorlar. Boğaziçi Üniversitesi’nin, mevzuata uygun rektör atanması bahane edilerek başlayan, terörle iltisaklıların eylemleriyle, öğrencilerimizi kışkırtan faaliyetlerle, milletin değerlerini, dini değerlerimizi hedef alan çirkin olaylarla gündeme gelmesinden son derece rahatsızız. Oysa Boğaziçi Üniversitesi, bambaşka gündemlerin, uluslararası başarıların konusu olmalıydı. Kabe-i Muazzama’ya yapılan saygısızlıkla toplumun sinir uçlarıyla oynandı. LGBTİ’nin ve terör örgütlerinin eylemlerini desteklemeyen öğrencileri fişlediler. Rektörlük binasının işgali gibi olmadık işlere kalkışıldı. ‘Özgürlük adı altında her türlü çirkinliği yaparız’ demek ne kanunun ne hukukun ne de anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının konusudur. Olaylar sonucunda gözaltına alınanlara bakıyorsunuz, 108 şüpheliden sadece 7’si Boğaziçili. 15 şüpheli üniversite öğrencisi bile değil. Ayrıca gözaltına alınanların 79’u DHKP/C, TKP-ML dâhil olmak üzere terörle iltisaklı. Zaten terör örgütlerine muhabbetiyle, devlete, polise ‘katil’ demekle maruf CHP İl Başkanı daha ilk anda bu işin içine de girerek eylemlerin çığırından çıkmasına adeta kapı açmıştır. Muhalefet, nerede bir eylem varsa, nerede bir gösteri yapılıyorsa destek vermek, olayları körüklemek anlayışıyla yapılmamalıdır. Bu süreçte CHP’den ‘YÖK kaldırılsın ya da yapısı değiştirilsin’, ‘rektör atamaları yeni bir hukuki düzenlemeye kavuşturulsun’ şeklinde herhangi bir öneri geldi mi? Hayır. Yapıcı muhalefet, yıkıcı muhalefetten çok daha kıymetlidir.
ABD Kongre Baskınına Seyirci Mi Kaldı?
ABD’nin Boğaziçi Üniversitesi yaklaşımı ve ABD Ankara Büyükelçisinin açıklamaları hakkında ne söylersiniz?
Türkiye, Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanması bahane edilerek yapılan eylemlere karşı bir hukuk devletinin yapması gerekeni yapıyor. Türkiye’nin huzuru ve güvenliği sağlamak en doğal hakkı. Dünyanın normları var. Fransa’da Sarı Yeleklilerin gösterilerinde, ABD’de Başkanlık Seçimine gösterilen tepkilerde kongre binasına yapılan baskında devlet yetkilileri, güvenlik güçleri oturup seyirci mi kaldı? Elbette ki milletin huzurunu ve güvenliğini bozan her türlü olaya karşı önlem alınıyor. ABD ve AB ile stratejik ortaklıklarımız, önemli ticari ilişkilerimiz var. Türkiye ve ABD’nin arasının açılmasının kime ne faydası var? Türkiye; ABD’nin 51. eyaleti değil, bağımsız bir ülke. Bu nedenle daha hassas bir dil kullanmak gerekir.
Mesele Eski Sistem Değil Erdoğan Düşmanlığı
Muhalefet eski sisteme dönmek istiyor, buna yönelik neler söyleyeceksiniz?
Mesele parlamenter sisteme dönüş değil Erdoğan düşmanlığı. Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle yepyeni bir sayfa açtı. Bu bir dayatmadan değil, bir ihtiyaçtan doğdu. Milletin onayıyla yeni sisteme geçildi. Eksiklikler olabilir; tartışalım, önerileri değerlendirelim. Ama geriye dönüş söylemleri tamamen art niyet taşımaktadır. Millet kazandığı hakkı geri verir mi?
Cumhuriyet tarihimizin en önemli reformlarından Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, milletimizin onayıyla reformist bir anlayışla hayata geçti. Başkanlık sisteminin ‘Ne faydası oldu?’ diyorlar. 80 Darbesi öncesi 115 turlu Cumhurbaşkanlığı seçimi ve nihayetinde darbe, 367 krizi ve nihayetinde erken seçim gibi konular hatırlanırsa aslında bu sorunun da cevabı olacak. Parlamenter sistem varken yapılan 7 Haziran 2015 Seçimlerini hatırlayın. AK Parti parlamentoda yeterli çoğunluğa sahip olamadı, koalisyon da kurulamadı ve erken seçime gidilmek zorunda kalındı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle yapılan 24 Haziran 2018 Seçimlerinde AK Parti Meclis’te yeterli çoğunluğu sağlayamamasına rağmen herhangi bir hükümet krizi, bir siyasi kriz yaşandı mı? Başkanlık sisteminin istikrarlı, sorunsuz hükümet demek olduğu daha net görüldü.
İki Başlılıktan Kurtulduk
Başkanlık sistemi Türkiye’ye neler kazandırdı?
Türkiye başkanlık sistemiyle iki başlılıktan kurtulmuştur. Türkiye güçlü yönetime ve siyasal istikrara kavuşarak artık çok daha güçlü, çok daha kararlı adımlar atıyor. O yüzden Doğu Akdeniz’de, Mavi Vatan’da, Libya’da, enerji, savunma sanayi alanlarında, terörle mücadele vb. konularda hem masada hem sahada daha güçlü bir irade gösteriyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, millet iradesini hem yasamaya hem yürütmeye doğrudan yansıtan bir sistem. İttifak yasası çerçevesinde seçimde ittifak yapan partilerin baraj sorunu kalmadığı için TBMM’de artık daha çok parti temsil ediliyor.
Dağılmamak İçin Erken Seçim İstiyorlar
Erken seçim tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Erken seçim söylemi Millet İttifakı’nın dağılmaması için acil çağrı kodudur. Cumhur İttifakı olarak bu konuda çok netiz. Bizim ittifakımız seçim ittifakı değil, değerleri olan uzun soluklu bir ittifak. Çünkü bu ülkenin geleceği için ortak bir derdimiz var. Seçime kadar olan süreyi milletimiz için kesintisiz hizmet olarak görüyoruz. Muhalefet partilerinden erken seçim çağrılarının altında şu fikirler yatıyor. Erken seçim diyerek oluşan yeni partileri kendi etraflarında toplama isteği, ittifaktaki partilerin görüş ayrılıklarının giderek artması ve kendi parti içlerindeki istifaların artması. İttifaklarının parçalanmasından ve milletvekillerinin istifasından korkuyorlar. Erken seçimi adeta kurtuluş olarak görüyorlar.