Toprak Ve İnsan –Biga Tarlalarında…
![](https://bigacarsambapostasi.com/wp-content/uploads/2020/08/lütfi-özgünaydın-780x470.jpg)
Bir avuç bulgur bulgur toprağı, ne zaman avuçlayıp yavaş yavaş yine toprağa döktünüz. En kısa sürede bunu yapın. Hissedin, yaşayın ve düşünün. İnsan toprağın, toprak insanın en yakınıdır. Hiç ayrılmazlar birbirilerinden. Kutsal kitabımız Kur’an da insanın topraktan balçıktan yaratıldığı yazılmıştır. Otuz dört ayet var Kur’an da toprak üstüne. İlk yazılı kaynaklarda yine toprak vardır. Gılgamış destanında toprağın yaratılışın kaynağı olduğu yazılıdır. Yine emek dönemi toprak ve insan ilişkisiyle başlar.
Benim Sadık Yârim
Toprak üstüne nice deyiş nice şiir nice destan yazılmıştır. Âşık Veysel in “ Benim Sadık Yârim Kara Topraktır.” dizesi gönüllerden toplumsal yaşam içinde bireyin dilinden düşmez hiçbir zaman silinmez. İnsanoğlunun dönüşü yine topraktır. Toprak için nice insanın kanı dökülmüştür, nice şehidin kanı ile sulanmıştır yaşadığımız toprak. Nice insan toprağa sevdalanmış tüm yaşamını toprak için harcamıştır. TEMA vakfının onursal başkanı Hayrettin Karaca, “ toprak… toprak…” diyerek göçmüştür bu dünyadan. Onun vasiyetini tuttuk mu?
Emek Ve Toprak
İnsanoğlu, toprakla var olduğundan beri toprakla ilişki içindedir. Üzerinde ürettikleri ile yaşamış ürettikleri ile beslenmiş, giyinmiş, örtünmüş, topraktan yaptığı mekânlara sığınmıştır. Toprak ve Su insanoğluna hayata dair çok şey öğretmiştir. Ekip biçerek yaşamıştır toprak üstünde. Üretmeyi öğrenmiştir. Üretmeyi geliştirmek için her dönemde çaba vermiştir insanoğlu. Topraktan daha çok ürün kaldırmanın yollarını aramıştır. Toprak Babadan, dededen oğla kalmış, parçalanmış küçülmüştür. İnsan en çok toprağının olmamasından yakınmıştır. Ağalar beyler toprağa hükmetmiş avam topraksız kalmış, yıllarca toprağın sahibi olmadan yaşamını sürdürmüştür. Toprak üstüne, topraksız insanlarla ilgili çok yazılmış çizilmiş önemli kitaplar, romanlar, sanat eserleri oluşmuştur,
Her Dem Ayrı Bir Renk
Biga’da tarlaların arasında yaz boyu yaşadığım Kumkent’ten çıkıp dolaştım. Üreten insanların yanına tarlaların kıyısına gittim. Önceki yıllarda ürünler, sebzeler son güzlere kadar kalırdı. Şimdilerde doğadaki değişim soncu yaz içinde tarlalarda ki ürünler sönüyor. Ya da birden dolu iniyor, ürünü yok ediyor. Domates bu bölgenin bilinen ve değerli domates tarlasının kıyısında Mehmet Şahin adlı Çiftçi ürünün doludan gördüğü zararı anlatıyor, “Ziraat odalarına yıllardır aidat yatırırım. Gelip bir halimizi sormazlar” diyordu. Sonra biber tarlasında çapa yapan işçiler, gün boyu 80 liraya çalıştıklarını anlatıyorlardı. Mısır tarlaları, çeltik tarlalarının ilk filizleri nasıl yeşil, bakmaya doyamıyor insan. Ve tarlasındaki tüm ürünü doluda harap olan Gerlengeçli çiftçi Mehmet Ersin’in “ buna da şükür deyişi” içimde devine, devine başka bir tarlaya giderken, Anadolu insanının yüreğinin gücünü ve sevgisini düşünüyordum. Bayramda İstanbul’dan ziyaretimize gelen fotoğrafçı oğlumu güzel bir yere onun mutlu olacağı bir yere götürdüm. Günebakan tarlasında, birlikte çekim yaptık.
Değişim Ve Gelişme Nereye
Dünya değişiyor, toprak kimyasala belendiğinden beri işin tadı kaçmış, ürünün tadı yitmiş. Üretmek için, kimyasal gübreye ilaca ihtiyaç var. Teknolojiyi bilimi daha çok kullanan ülkeler daha çok üretiyor. Tarım da bir sanayi olmuş artık. Ülkemiz de gelişiyor, ancak bilimsel metotların daha iyi anlatılması daha bilinçli kullanılması gerekiyor. Bir de sevdalımız kara toprağı korumamız; daha bilinçli üretim yapmamız gerekiyor. İnsanoğlu eski üretim biçimine dönüş yapıyor galiba. Doğal ürünler ekolojik ürünler gündemde. Acaba yüzyıllar sonra insanoğlu yine kendi ürettikleriyle mi doyacak?