Ali Galip AKYILDIRIMYazarlarımız

Sen Anlat Öğretmenim, Anlat Ki Seni “Yük” Olarak Görenler Dinlesin!

Özgürlük nedir öğretmenim?

“Ufka kanat açarken yüreğinde taşıdığın en değerli hazine.”

Asalet nedir öğretmenim?

“Her şey son hızla kirlenirken temiz kalmak.”

Nefret nedir öğretmenim?

“İnsanlıktan çıkıp yırtıcı bir hayvan suretine bürünmek.”

Marifet nedir öğretmenim?

“Yokluk içinde hala var olmak.

Ateşlere basa basa yürümek.”

Sefalet nedir öğretmenim?

“Kurumuş ırmaklarda ölüme boy veren insanların acıklı yalnızlığı.”

Yaşlılık nedir öğretmenim?

“Yağmur gibi süzülen hayata inadına gülümseyebilmek.”

Borç nedir öğretmenim?

“Namuslu insanların göğsündeki sessiz çığlık.”

Vatan nedir öğretmenim?

“Toprağına güvenle basabildiğin, mahkemelerinde herkese adaletli davranılan, insanların özgürce, barış ve huzur içinde yaşadığın anayurt.”

Bilgi nedir öğretmenim?

“Hayatın kitabını iyi okumak. Yemek tariflerine, magazin haberlerine ve televizyon dizilerine değil, her daim gerçeklere aç kalmak.”

Yalnızlık nedir öğretmenim?

“Ziyaretçisi olmayan bir mezar taşı.”

Öğretmen nedir öğretmenim.

“Hepinizin hayatında bir film karesi.

Şarkıları dinlerken de, çiçekleri sularken de gözleri dolan.

Karşısına eski öğrencileri çıktığında gururlanan.

Hala büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpen.

Orda bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür diyen.

Binecek bir at dahi bulamadan, dönülmez akşamların ufkuna yürüyen.”

Evet, sevgili öğretmenim; senin her soruya verilecek bir cevabın mutlaka vardır ama ne yazık ki senin emeğini devletin bütçesinde yük olarak görenlere verecek bir cevabın olmayacak.

Çünkü onların akıllarına ne senin insanüstü çalıştığın gelecek ne de çektiğiniz sıkıntılar.

Çünkü sizlerin, onca bilgiye, birikime ve kutsallığa rağmen, ülkemizde onların bir parti üyeleri kadar, bir müteahhitleri kadar, bir sonradan görme ihalecileri kadar asla değerin olmayacak.

Çünkü sizler hiçbir pisliğe bulaşmamışsınızdır.

Sizler ne hayat şartlarının ne de güç sahiplerinin karşısında ezilmemişsiniz,

Yıldızlar gibi hep parlak kalmışsınız.

Sizler ki, kimseye boyun eğmeyenlersiniz.

Ey, saçından ayak bileğine kadar dürüstlük ve güzellik kokan öğretmenlerimiz!

Ey bir ömrü bu ülkenin geleceğine harcayan emekli öğretmenlerimiz!

Sizler geleceği seslendirirken, kendi içinizde sessizliği seçtiniz.

Sessiz bir yaşamın içinde kendi sesinizle kendinize çare oldunuz.

Boş kaşıkla beslenmenize rağmen yine ayakta kaldınız. Yine bu vatana hizmet ettiniz.

 Karanlıkları aydınlatmak için, hala kendinizi yakıyor ve bir mum gibi eriyorsunuz.

Ömrünüzü adadığınız çocukların tarikatlara teslim edildiğini gördükçe içinizin yandığını, hiçbir umut kalmadığını, yaşlı gözlerle izlerken,

 Verdiğiniz emeklerin karşılığını görmediğiniz için kahroluyorsunuz!

Aklınıza ne aldığınız üç kuruşluk maaşı geliyor ne de geçim sıkıntısı.

 Sadece İçinizin yandığını görüyorum.

Biliyorsunuz ki, “ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak nasıl çıkar bu karanlıklar aydınlığa.” Misali.

Başkalarının hayatını yaşayan namuslu insanlar, her zaman yanar senin gibi,

Kerem gibi…

Kim ne derse desin, kim ne düşünürse düşünsün,

Kimler seni bu ülkenin devasa bütçesine yük olarak görürse görsün, kimler tarikatlara sana tercih ederse etsin, bu ülkenin en değerli varlıkları hala sizlersiniz!

Sizler hala bu ülkenin yol gösteren güneşisiniz.

Sizler “yük” değil, bu ülkeyi sırtına yüklenip geleceğe taşıyanlarsınız.

Ali Galip Akyıldırım

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.

The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.

Başa dön tuşu