Savaş Nedir?
Savaş nedir diye soracak olursanız;
Savaş; babasız çocuklardır, dul kadınlardır, kolsuz bacaksız, duymayan görmeyen eksik insanlardır.
Savaş; yüz ölçümü genişleyen mezarlıklardır.
Savaş; acı ve gözyaşıdır.
Savaş; cephede birilerinin kazandığı, gözyaşı ve kayıpları iki tarafın paylaştığı acının adıdır.
Savaş; aklın devre dışı bırakılmasıdır.
Savaş; insan teninde ve ruhunda iz bırakan yaradır.
Savaş; yaşlı adamlar için genç adamların çarpışmasıdır.
Savaşı, ülkeler, bloklar veya bir ülkenin içerisinde bulunan büyük gruplar arasında gerçekleşebilen silahlı mücadele diye tanımlamak mümkün olsa da aslında savaş yukarıda belirttiğimiz olayların ve daha fazlasının yaşanmasıdır.
İnsanlar savaşmak için, savaşlarda ölmek için doğmazlar. İnsanlar yaşamak için doğarlar. Her savaş bedelini halka ödetir. Gerek can kaybı, gerek para gerekse mal olarak. Maddi ve manevi mutlaka bir bedeli vardır. Zamanla maddi bedel yerine konulsa da kaybedilen maneviyat asla geri gelmemekte ve insan ruhu üzerinde büyük travmalar yaşatmaktadır.
Dünyamızın savaş raporlarına baktığımız da gördüğümüz manzara insan kanının dondurmaktadır. Bu rapordan bazıları şunlardır.
“ Dünyada 5 bin 600 yılda toplam 15 bin 500’ün üzerinde bölgesel ya da ulusal savaş yaşandı, 3,7 milyar insan öldü.
Birinci Dünya Savaşı’nda ölen her 100 kişiden 14’ü, İkinci Dünya Savaşı’nda ölen her 100 kişiden 70’i, 1990’lardaki savaşlarda ölen 100 kişiden 90’ı sivildi.
1945–1992 yılları arasında gerçekleşen 149 savaşta 23 milyondan fazla insan öldü. Bunun yalnızca 3 milyonunu askerler oluşturdu. Bilinen o ki, savaşlarda genellikle 1 askerin ölümüne karşılık 1 sivil doğrudan, 14–15 sivilse açlık, susuzluk, bulaşıcı hastalıklar gibi nedenlerden ölmektedir.
Birinci Dünya Savaşı 50 milyon kişinin ölmesine, 90 milyon kişinin de sakat kalmasına yol açtı.
Son 10 yıldaki savaşlarda 2 milyon çocuk öldü. 6 milyon çocuk sakat kaldı. 12 milyon çocuk evsiz, 1 milyondan fazla çocuk anasız-babasız kaldı. 10 milyon çocuk psikolojik sarsıntı geçirdi ve on binlerce çocuk tecavüz ve işkenceye uğradı.
Balkan savaşında Bosna’da 20 bin kadına tecavüz edildi.”
Unutmayalım ki bu gün savaş isteyen batılı güçler bundan 103 yıl önce Anadolu topraklarından eli boş dönmüşlerdi. Tankları ile topları ile ve haçlı ruhu ile geldikleri Çanakkale’de hayalleri ile beraber toprağa ve denizin serin sularına gömüldüler.
Bu batılı güçler o gün yapamadıklarını bu gün ülkemizi Suriye tuzağına sürükleyerek çıkmaza sokmak istiyorlar ve bunun için çalışıyorlar. Bu tuzağa düşmemeliyiz.
Ülkemiz, Suriye meselesini mantıklı bir dış politikayla çözmelidir. Bir an önce çözülmelidir ki ülkemizde ki Suriyeliler ülkelerine dönebilsinler.
Unutmayalım ki “Her savaşta ölen ilk bir çocuk vardır, bu çocuğun kendi çocuğunuz olmasını ister miydiniz?” Elbette ki böyle bir şeyi kimse istemez. O zaman çocuklarımıza yaşanılır bir dünya bırakmak için sıkılmış yumrukları gevşetmek, aklı ön plana çıkarmak, sorunları akılcı yollarla çözmek gerekmektedir.
Ali Galip Akyıldırım