Müslümanlar İçin Bütün Yeryüzü İbadethanedir
Bakara Suresi, 22. Ayet: “O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina
kıldı.”
Son yıllarda cami yaptırmak en büyük siyasi yatırımlar arasında gösterilebilir.
İhtiyaç fazlası cami yapımına karşı çıkanlar yerden yere vurulmakta, neredeyse
“dinsiz” ilan edilmektedirler.
Neden bu kadar camii var diye soracak olursanız, aldığınız cevap “Allah’ın evine
neden karşı çıkıyorsunuz, yoksa sen de ateist misin, komünist misin?” Diye anında
bir “din düşmanlığı yaftası yapıştırırlar.
Cin Suresinde de emredilen “Secdelere varırken kullandığı organlar da,
mescitler, secde edilen yerler, bütün yeryüzü de Allah'ındır. Allah ile birlikte
herhangi bir kimseye kulluk ve ibadet etme, yalvarma.” Denilmesine rağmen hala
bazıları “Camiler Allah’ın evidir” deniliyor. Bunu kim ne zaman, nerede demiş
bilmiyorum. Ama gerçek olan her şeyin Allah’ın olduğudur. Hiç kimse Yüce Allah’ı
eve sığdıramaz. O her yerdedir, her nefestedir..
Benim bildiğim “Her şey ve herkes, ona muhtaçtır, onun zevali yoktur, bir şeye
muhtaç değildir. O Allah hiçbir kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayıp, O'na
herkes ve her şey muhtaçtır. Kul köle olunmaya değer bir efendidir.”(İhlas
Suresi)
Allah yeryüzünde her yeri ibadethane olarak göstermiştir.
İster evinde, ister tarlada çalışırken…
Yeter ki temiz bir yeryüzünde istediğin yerde ibadetini yap.
Allah’ın ne eve ne de kulun ibadetine ihtiyacı vardır. Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, her
şey O’na muhtaç olan Yüce Allah’ın, bizim gibi âciz kulların ibadetine hiç mi hiç
ihtiyacı yoktur.
O, bizim hiçbir şeyimize muhtaç değildir. Çünkü kâinat ve içindekiler, ne varsa her
şey Onundur, Onun mülküdür. Biz kullar sadece kendimizi yaratanımıza daha yakın
hissetmek ve aldığımız her nefeste yaratanımızı anmak için ibadet ederiz.
Bizler kuluz, günahkârız ve hep bağışlanmayı dileriz. Bunu da istediğimiz her yerde
yapabiliriz.
Her şeye rağmen (Emevi düşüncesine göre) “Camiler Allah’ın evidir” diyelim.
Madem Camii Allah’ın evi o halde; Neden karda, kışta, soğukta, ayazda; parkta
yatan, sokaklarda kalan, barınacak yeri olmayan insanları; başı takkeli, abdestli camii
cemaati uyuz köpek gibi kovup camiden uzaklaştırıyor.
Madem Camii Allah’ın evi o halde; Eşitlenme makamlarından olan namazda
dünyanın tüm rütbe, makam, şan, şöhret ve debdebesinden sıyrılarak saf duran
cemaatte zengin ile yoksul aynı safta namaz kıldığı halde; o yoksulun dışarda yüzüne
neden bakılmıyor?
Madem Camii Allah’ın evi o halde; Bu ev neden Allah’ın dinini inşa etmek, ahlak
kavramını dimağlara yerleştirmek, vicdani uyanışları başlatmak için kullanılmıyor da
sadece “namazgâh” olarak kullanılıyor?
Madem Camii Allah’ın evi o halde; Neden trilyonluk camilerin avlularında O’nun
kendisine kul olarak yarattığı insanlar aç, sefil, perişan halde çoluk-çocuk; yaşlı-kadın
el açıp dileniyor? Neden yapılan ve yapılacak olan camiler için bağış toplanıyor?
Neden dışarıda ki aç ve yoksullara yardım toplanmaz da camiler için toplanır?
Madem Camii Allah’ın evi o halde; Sadece “namaz kıldırma memuru” olarak görev
yapan binlerce din görevlisi bu halkın gerçek İslam ile Kur’an ile barışması adına
hiçbir çaba sarf etmiyor? Neden bazı camilerde siyasete alet oluyorlar. Neden din adı
altında siyaset yapıyorlar? Cuma namazlarında elinde kılıçla hutbe okuyan Diyanet
Başkanı neden elinde bir ekmekle hutbeye çıkıp bu ekmek hepimizindir” demiyor.
Örnekleri çoğaltabiliriz. Ama gerek yok!
Bildiğimiz gibi camilerin ruhu Emevi Saltanatı döneminde alındı. Mesela; Adam aç,
işsiz, perişan, sefil ezan vakti camiye geliyor hazır olan imama uyup namazını kılıp
yine aç, yine sefil, yine işsiz olarak camiden çıkıyor. Saçı sakalı ağarmış, beli iki
büklüm, artık ölümden kurtuluşun mümkün olmadığını iyice idrak eden ve yüzde 95
çoğunluğu yaşlılardan oluşan en fazla 2 saflık camii cemaatinden biri de çıkıp
demiyor ki; “Yahu Allah aşkına. Benim Peygamberim böyle yapmazdı. Benim
peygamberim her namazdan sonra cemaate döner; içinizde aç var mı, açıkta
olan var mı, hastanız olan var mı, taziyesi olan var mı, ihtiyacı olan var mı oda
olmadı bugün rüya göreniniz var mı?” diye sorardı. Cemaatin içinde müşkülü,
ihtiyacı, derdi, tasası kederi olan varsa orada anında giderilirdi.”
Şimdi; ülkemizde yaklaşık 90 bin civarında cami olduğu söyleniyor.
Şimdi soruyorum?
90 bin camiden hangisi 1 tane yoksulu doyuruyor?
90 bin camiden hangisi 1 tane yetime sahip çıkıyor?
90 bin camiden hangisi parasızlık nedeniyle yaşam savaşı veren bebeklere yardım
topluyor.
90 bin camiden hangisi cemaatle bir yoksulun, düşkünün, muhtacın, yaşlının evini
ziyaret edip ihtiyacı var mı, muhtaç mı diye soruyor?
Hepimizin bildiği gibi TÜİK verilerine göre ülkemizde açlık sınırında yaşayan 20
milyon yoksul var. Evet, yanlış duymadınız 20 milyon… Kredi kartı kölesi en az 50
milyon insan bankaların boyunduruğu altında inlemektedir.
90 bin caminin her biri 1 tane yoksul doyursa? 90 bin kişi o gece doyar değil mi?
90 bin camiinin her biri 2 tane yoksul doyursa? 180 bin kişi doyar!
Peki, 90 bin camiinin her biri 10 yoksul doyursa?
20 yoksul doyursa?
Yapılmıyor değil mi? Çünkü devasa camilerde sadece kendisini düşünen insanlar
var.
Çünkü biz Allah’ın dininin içini boşalttık. Kavramların sinirlerini aldık.
Toplum hayatını kolaylaştırması gereken dinimiz tapınak dini haline getirildi. Yüce
yaratanı sadece camilere sığdırdık.
Yoksulun, düşkünün, muhtacın, kölenin, ezilmişin, diri diri toprağa gömülen kız
çocuklarının feryadı olarak bir öksüzün vicdanından 23 yıl boyunca haykırarak çölün
ortasındaki Medine’den “medeniyet” inşa eden din bu din olamaz diye düşünüyorum.
Bundan dolayıdır ki bu ülkede zenginin kanunu, yoksulun kaderi vardır.
Yoksullar devasa camilerde cennette ki bolluk ve bereketi isteyip ölümü
beklerken, zengin dünyada ki cennetinde vaat edilen cennette ki güzellikleri her
gün yaşamaktadır.
Dünya herkes için cennet olmalıdır. Hiç kimse yokluk ve sefalet çekmemelidir.
Bırakın ahretteki mükâfatı yaradan versin.
Siz bizi yönetenler; sizin göreviniz bizlere cenneti bu dünyada yaşatmaktır.
Siz bizi yönetenler; İnsanlara yaşamı kolaylaştıracak imkânlar sunun. Eğitimi,
sağlığı bedava yapın!
Milli gelirden herkese düşen payı verin. Yoksulluğu yok edin. Kula kulluğu yok
edin. İşte o zaman vicdanı hür, irfanı hür, inancı hür bilinçli bir millete sahip
olmuş olacağız.
İşte o zaman samimi inançlı bir millete sahip olacağız.
İşte o zaman istediğiniz büyüklükte camiler yaptırabilirsiniz.
Ali Galip AKYILDIRIM