Herkes İşini Yapmalı
Bir sendika görevlisi “sigara haramdır, kısıtlanmalıdır” diye fetva veriyor.
Bir gazetenin yazarı kılık kıyafet konusunda fetva veriyor,
Siyasetçiler her konuda fetva veriyor,
Bir doktor çok eşlilik üzerine fetva veriyor “her gittiğiniz İl’de mutlaka bir eşiniz olmalı” diyor.
Bir üniversite hocası kafaların iyi çalışması için başımızın mutlaka sarılıp sarmalanması fetvasını veriyor,
Bazı yazarlar falan kimlerin cehenneme kimlerin cennete gideceğini tayin ediyor.
Devlet memuru olarak görülen bazı öğretmenler, il ve ilçe milli eğitim müdürleri laiklik kaldırılmalı, laik eğitime son verilmelidir diyor,
Diyanet devamlı olarak “içkinin ve sigaranın haram olduğu” fetvası veriyor, “Müslüman olmayanla evlenilmez” fetvası veriyor, “feminizim ahlaksızlıktır, milli piyango haramdır, Elele dolaşmalarının dinen uygun olmadığı, herhangi bir zaruret bulunmadıkça kadınların kaşların alınmasının caiz olmadığını” ve dahasını fetva olarak vermektedir.
Bazı şeyler konuşulmasın, gündem değişsin diye üstüne vazife olmayan konularda fetva veren bazı kamu görevlileri, siyasetçiler ve diyanet bi zahmet biraz da “kul hakkından, yetimin hakkından, adaletten” bahsetseler belki sevap bile işleyecekler.
Belki de bal tutan parmağını yalayamayacak” Yetimin hakkı, fakirin hakkı korunmuş olacak.
Diyanet, her vesileyle “komşusu açken tok yatan bizden değil” derse açlık azalmış olacak.
Diyanet her önüne gelenin din adına işlerine geldiği gibi fetva verip açıklamalarda bulunmalarına karşı çıksa en doğru işi yapmış olacak.
Diyanet, peygamberimin güzel ahlakını anlatırsa model insan sayısını artırmış olacak.
Diyanet “yaratılanı severim yaratandan ötürü” derse bu ülke insanının barış içinde yaşamasına sebep olacak.
Diyanet beytülmâl’a haksız dokunanların, bundan çıkar sağlayanların ebedi cehennemlik olduğunu söylerse devleti kasasını korumuş olacak.
Diyanet her Cuma bu cumhuriyeti kuranlara, ülkeyi düşman işgalinden kurtaranlara, ibadetimizi özgürce yapmamıza vesile olanlara ve bu devlete, millete hakkıyla hizmet vermiş gelmiş geçmiş devlet adamlarımıza dua ettirse muhteşem bir neslin yetişmesine katkıda bulunacak. Vefanın ne olduğunu gösterecek.
Diyanet, siyaseti bırakıp diyanete dönüşürse camiler huzurun adresi olacak.
Ama ne yazık ki diyanetten cesaret alanlar dinimizi de kendi çıkarlarına alet ederek, eşini, dostunu, akrabasını, evladını hiçbir liyakat aramadan, Allah’ın ayetini çarptırarak “Dinimiz; akrabanızı koruyun kollayın” deme cüretini göstererek makam mevki sahibi yapmaktadırlar.
Biliyoruz ki Yüce Allah her şartta adaletle hareket etmemizi emretmiştir.
Ama ne yazık ki; Siyaset ve siyasetin kazandırdığı güç kudret gösterisine dönüştükten sonradır ki;
Haramı helal sayanlar, yalancı cennetler inşaa ettiler.
Hak yediler, günahlarına ödül verdiler. Hatta “nevi şahsına münhasır” fetvalar bile verdirdiler.
Garibanların çocuklarından çaldıkları ömrü, kendi çocuklarına verdiler.
Garibanın çocuklarından çaldıkları ekmeği kendi çocuklarına verdiler.
Yoldan çıkanlar ve yolunu şaşıranlar için;
“Allah seni toplasın!” diyorum.
Çünkü eskiler böyle dua ederlermiş.
Ne güzel bir duadır, hele ki bu çağa karşı!
Allah seni toplasın!
Gözünü, kulağını, aklını, yüreğini, hayalini toplasın ağyardan.
Allah seni toplasın
Toplanmazsan dağılacaksın çünkü. Dağılınca da dağıtacaksın.
Tez zamanda toplanmamız dileğiyle..
Ali Galip AKYILDIRIM