Ali Galip AKYILDIRIMYazarlarımız

“Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar” Diye Diye..

Güneşli günler göreceğiz.

Motorları maviliklere süreceğiz, çocuklar,

Işıklı maviliklere, süreceğiz…”Nazım Hikmet bu şiirini bundan tam 91 yıl önce yazmış ve göreceğimiz güneşli günlerin (!) müjdesini vermek istemişti.

Rahmetli başını kaldırıp bugünü bir görse ne kadar büyük bir iyimser olduğunu ve nefesini boşa tükettiğini görüp kahrından yeniden ölürdü diye düşünüyorum.

Ne yazık ki bu ülkede ne zaman güneş doğmaya başlasa birileri illa ki karanlığı sürekli kılmak istedi. Ve de başardılar..

Mesela 27 Mayıs 1960 ihtilali

Mesele 1970 12 Mart ara rejimi

Mesela 12 Eylül 1980 ihtilali

Mesele 1997 28 Şubat muhtırası.

Mesele 15 Temmuz 2016 darbe girişimi..

Hepsinin sonucunda da küçülen halkın ekmeği oldu. Sonuçları işsizlik oldu, açlık oldu, yoksulluk oldu, sefalet oldu, Antidemokratik yasalar oldu, OHAL oldu..

Yani darbeleri yiyen ve iflahı kesilen hep halkımız oldu.

O gün bu gündür de antidemokratik yasalar ve yoksulluk halkın kaderi oldu.

İşsiz “iş istiyorum” diye sesini çıkarmaz oldu.

Üniversite mezunları “neden işim yok” diyemez oldu.

Sendikalar süt dökmüş kedi oldu.

STK’lar iktidarların sözcüsü oldu.

Çalışanlar “neden bankalara köle yapıldık, neden icrayla, hacizle uğraşıyoruz” diye soramaz oldular.

Asgari ücrete mahkûm edilen milyonlarca emekçi “aç yatıyoruz” diye sesini çıkaramaz oldu.

Emekli sadece solunum yapıp ölümü beklerken “halimi görün” diye sesini çıkaramaz oldu.

Esnaf umutla açtığı iş yerinin kepengini ağlayarak kapattı, duyan gören olmadı.

Köylü “ektiğim diktiğim neden para yapmıyor” diye soramıyor bile.

2.Dünya Savaşı yıllarının “Askıda ekmek” uygulaması yeniden hortlatıldı insanlık onuru askıda can çekişti.

Yıllar yılları kovaladıkça “Güzel günleri” görmenin yerine insanların beynine “köşeyi dönme” kavramı yerleştirildi. Merhametli yüreklere prangalar takıldı. İnançlar zincire vuruldu, para için her yol mubah sayıldı.

Güzel günleri bekledikçe, bal tutanların parmak yalamayı bırakıp kovanı götürmeye başladıklarını gördüm.

Bir millet güzel günler için uyanacak diye düşünürken, bir milletin uyutulduğuna şahit oldum.

Millet “açım” diye bağırdıkça satın alınmış televizyon kanallarında mutluluk hapı yalanların görkemiyle sunuldu. Milleti aç bırakanlar “boş kaşıkla” milleti beslemeye devam ettiler. Yollar yapıldıkça güzel günlere giden yollar gittikçe uzaklaşmaya başladı. Köprüler yapıldıkça güzel günlere kısa yoldan ulaşmanın yolları kapatıldı.

Hatta güzel günler düşüncesi bile KHK’larla bastırıldı, güzel günler isteyenler susturuldu.

Ve artık bırakın güzel günler görmeyi hayal etmeyi, güzel düşünmeyi bile unuttuk.

Çünkü bu ülkede artık haksızlık bir yaşam biçimi olmuş.

Güçsüzü ezmek insanların şanı şöhreti olmuş..

Düşene bir tekme vurmak, yaşarken ölenlerin memleketinde moda olmuş.

Ve şimdi git gide büyüyen aramızdaki uzaklıklar bizleri birbirimizden ayırdıkça,

Hepimizin birbirimize olan tahammül gücümüz azalıyor.

En ileri seviyede olması gereken demokrasi kapalı gişe…

Neredeyse ağzını açan yanıyor…

Yazık oldu memleketime, güzeller güzeli memleketime..

Yazık oldu kaderine terk edilen gençliğimize..

Yazık oldu vefakâr ve cefakâr milletime.

Kısacası bu ülkede Nazım’ın  “İnan: güzel günler göreceğiz çocuklar

Güneşli günler göreceğiz.

Motorları maviliklere süreceğiz, çocuklar,

ışıklı maviliklere, süreceğiz…” beklentisi sadece iyimserlerin 91 yıldır kendilerini avutmalarından başka bir işe yaramadı. Nazım gibi bir usta bile bunu bekleyerek öldü gitti. Allah geride kalanlara nasip etsin inşallah. Maşallah…

Ali Galip AKYILDIRIM

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.

The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.

Başa dön tuşu