Çok değerli basın mensupları, sözlerime şehitlerimizi anarak başlamak istiyorum. Irak’ın kuzeyinde Pençe Harekâtı bölgesinde şehit düşen Piyade Teğmen Ali Rıza Özcücük ve Piyade Uzman Çavuş Sergen Güçlüer’e Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine sabır diliyorum, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum. Ulusumuzun başı sağ olsun.
Değerli basın mensupları, şehit ailelerimiz ve malul gazi ve ailelerimiz için acaba gerekenleri tam anlamıyla yapabiliyor muyuz? Saray hükümeti maalesef bu konuda da gereğini tam anlamıyla yerine getiremiyor. Ama biz yapacağız. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında şehit ailelerimiz, malul gazi ve ailelerimiz için onların hak ettikleri ne gerekiyorsa yapacağız. Birkaç örnek vermek istiyorum. Örneğin şehit ailelerimiz, malul gazi ve ailelerimiz aynı milletvekilleri gibi, bizler gibi özel ve kamu hastanelerinin tamamından koşulsuz, ücretsiz faydalanacaklar. Bizler milletvekilleri nasıl faydalanıyorsa şehit ailelerimiz, malul gazi ve ailelerimizde o şekilde sağlık hizmetinden faydalanacaklar. Yine şehit ailelerimiz ve malul gazilere tanınan istihdam hakkı var. Ama bu hak sayı kısıtlamalarıyla karşı karşıya kalıyor. Bunu da kaldıracağız. İstihdam hakkında sayı kısıtlaması olmayacak şehit ailelerimiz ve malul gazilerimiz için. Şehit anne ve babalarına asgari ücretin yarı oranında maaş veriliyor. Neden yarı oranında, niçin? Asgari ücret oranında ayrı ayrı bu maaşlar verilecek. 18 Mart Şehitler gününde şehit yakınlarına, 19 Eylül Gaziler Gününde malul gazilere birer maaş ikramiye vereceğiz. Bunu sağlayacağız. Çünkü onların her zaman huzurlu, rahat bir nefes almaya herkesten çok ihtiyaçları var. 3713 sayılı terörle mücadele kanun kapsamında malul gazi olanların çalışmayan eşlerinin emekliliği için devlet gereğini yapacak bundan hiç kimsenin endişesi olmasın. Malul gazilerimiz yurtdışına çıktıklarında bizler gibi konsolosluk hizmetlerinden faydalanacaklar. Dünyada her ulus, her devlet için malul gaziler ve şehit aileleri her türlü onuru ve her türlü ayrıcalığı herkesten çok hak ediyorlar. Daha yapacak çok şeyimiz var onlar için.
Eğitimde de şehit çocuklarımız, malul gazi ve çocuklarımızın yurtiçi ve yurtdışında her seviyedeki eğitimleri desteklenecek ve ilgili kurumlarca ücretleri karşılanacak. Onlarında en iyi eğitimi almaya hakkı var. Evleri olmayan şehit ailelerimiz, malul gazilerimiz var. Onlar için bir defaya mahsus olmak üzere TOKİ tarafından bedelsiz konut verilecek. Mülk edinecekler o konutları, TOKİ yapacak bunu. Onlarında kendi mülkiyetlerinde evleri olacak. Şehit ailelerimiz ve malul gazilerimiz tüm kamu misafirhanelerinde koşulsuz üst düzey kamu yöneticileri gibi faydalanacaklar. Bunların hepsini gerçekleştireceğiz. Çünkü tüm şehit ailelerimiz ve malul gazi ve aileleri bunları fazlasıyla hak ediyor.
Çok değerli basın mensupları, Cumhuriyet Halk Partisi olarak milletimiz adına, seçmenlerimiz adına son derece haklı ve meşru sorularımızı sormaya devam edeceğiz dedik. Bugünde soruyoruz, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 24 Mayıs tarihinde televizyonlarda milletin huzurunda bir siyasetçinin mafyadan her ay düzenli 10 bin dolar rüşvet aldığını söyledi. Ne kadar kirli bir siyaset. Siyaseti kirletenler maalesef yargı önünde hesap vermiyor. 24 Mayıs’ta televizyonlarda bir İçişleri Bakanı bunu söylüyor, bugün itibariyle 65 gün oldu hala Cumhuriyet Başsavcılığına İçişleri Bakanı mafyadan düzenli para alan siyasetçinin ismini vermedi. Bu ne anlama geliyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte, çünkü İçişleri Bakanı ona bağlı, İçişleri Bakanı yüz kızartıcı bir suçun, kirli bir suçun üzerini örtüyor bilerek ve isteyerek. Niçin örtüyorlar? Herhalde çok yakınlarında bir isim bu. Cumhuriyet savcıları da soramıyor, bu ismi bildirin diyemiyor veya adı geçen isim hakkında herhangi bir soruşturma açamıyor. Çünkü yargıda, Cumhuriyet Savcıları da maalesef vesayet altında. İçişleri Bakanı milletin huzurunda ve milletin gözü önünde her gün suç işliyor. Çünkü bir İçişleri Bakanının suçu ve suçluyu bildirmemesi yetkili makamlara, savcılıklara ayrı bir suçtur. Biz vatandaşlar olarak 84 milyon, suç işleyen ve yüz kızartıcı bir suçun üzerini örten bir İçişleri Bakanına nasıl güveneceğiz? Böyle bir İçişleri Bakanı suçla nasıl mücadele edebilir? İşte onun için uyuşturucu suçlarında, cinsel suçlarda, hırsızlık suçlarında, kasten öldürme suçlarında inanılmaz bir artış var. Çünkü Türkiye’de gerçek anlamda suçla mücadele edemeyen bir saray iktidarıyla karşı karşıyayız. 65 gündür savcılığa mafyadan rüşvet alan siyasetçinin ismini bildirmeyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu derhal istifaya davet ediyoruz. Böyle bir İçişleri Bakanını Türkiye ve milletimiz asla hak etmiyor.
Yine Sezgin Baran Korkmaz, aklanması için 10 milyon avroyu kimlere verecekti? Bunu telefon kayıtlarında bütün Türkiye dinledi. 10 milyon avro. Herhalde eski parayla 100 trilyon yapıyor. Büyük bir para. Aklanması karşılığında kimlere verilecekti? Cumhuriyet Savcıları bunları niye sormuyor, niye soruşturmuyor? Bunların ucu nereye dayanıyor? Cumhuriyet Savcılarını da bir kez daha görev davet ediyoruz. 128 milyar dolar nerede? 128 milyar dolar, Merkez Bankasındaki 128 milyar dolar yani milletin parası hangi tarihlerde, hangi kurdan, hangi yöntemle kimlere satıldı? Bu sorularında hala cevabı yok. Tüm sorunları halının altına süpürmeye çalışıyorlar ama maalesef halının altında da yer kalmadı. Üç maymunu oynamayın lütfen milletin bu haklı ve meşru sorularını cevaplayın, cevaplamak zorundasınız. Bugün ülkemizde siyasi ahlak olmadığı için, yolsuzluk olduğu için yoksulluk büyüyor, işsizlik büyüyor. Milyonlarca aile açlık sınırının altında yaşıyor adalet olmadığı için. Asgari ücret net 2 bin 825 lira, açlık sınırı aylık 3 bin 500 lira. Ve bizim çalışanlarımızın yüzde 50’ye yakını asgari ücretle çalışıyor. Bu ne anlama geliyor? Milyonlarca insan açlık sınırının altında yaşıyor. Bu mudur adalet? Adalet, liyakat, hakkaniyet, bir kişinin 4 maaş alması mıdır? Yoksa 4 kişinin birer maaş alması mıdır? Üniversite mezunu gençlerimiz işsizlik sebebiyle intihar ederken saray ve çevresi 2 maaş, 3 maaş, 4 maaş almaya devam ediyor. Halbuki utanmaları gerekir. Milyonlarca insan açlık sınırının altında yaşarken insanlar intihara sürüklenirken uçan saraylarda, yazlık saraylarda, kışlık saraylarda yaşayanlar bırakın utanmayı maalesef büyük bir sorumsuzlukla hareket etmeye devam ediyorlar.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak tüm haklı ve meşru sorularımızı sormaya devam edeceğiz. Mafyadan düzenli rüşvet alan siyasetçi kim? Sezgin Baran Korkmaz aklanması için kimlere para verecekti? 128 milyar dolar nerede? FETÖ’nün siyasi ayağı nerede? Mafyanın siyasi ayağı nerede? Tüm bu sorular haklı bir şekilde sorulmaya devam edecek ve bir gün gelecek göreceksiniz bir Cumhuriyet Savcısı çıkacak ilgilileri çağıracak ve bu soruları soracak, gerekli soruşturmaları mutlaka yapacak.
Siyaset bu kirlenmeyi hak etmiyor. Siyaset bu değil değerli basın mensupları. Siyaset bir zenginleşme aracı da değil. Siyaseti bu kirlilikten mutlaka ve mutlaka kurtaracağız. Onun için Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne diyoruz? İlk seçimde iktidar olacağız, millet ittifakı olarak iktidar olacağız ve ilk yapacağımız iş siyasi ahlak yasasını mutlaka ve mutlaka çıkartacağız. Bugün bir bakan kendi bakanlığına kendi şirketinden mal satabiliyorsa bu siyasi ahlakla bağdaşmaz, hiçbir şeyle bağdaşmaz. Ama bugün ülkemizde maalesef siyasetin etik kodları belli değil ve 20 yıldır tek başına Türkiye’yi yönetenler siyasi ahlak yasasını maalesef çıkartamıyorlar. Ama biz çıkartacağız. İlk çıkartacağımız yasa siyasi ahlak yasası olacak. Tükenmişlik sendromu yaşayan saray iktidarı Türkiye’nin ağır sorunlarını çözemiyor ve maalesef saray hükümeti ülkemizi freni patlamış kamyon gibi uçuruma sürüklemeye devam ediyor. Bu gidişata mutlaka dur diyeceğiz hep birlikte. Demokrasiye, hukukun üstünlüğüne inanan milyonlarla birlikte dur diyeceğiz. İlk seçimde gidecekler. O kadar korkuyorlar ki, seçim kanununda oynamaya başladılar biliyorsunuz. AK Partiyle MHP seçim kanununu değiştirmeye hazırlanıyor. Ama demokratikleşme yönünde değil. İktidarımızı nasıl sürdürebiliriz, mecliste çoğunluğumuzu nasıl devam ettirebiliriz korkusuyla. Mesela barajı tartışıyorlar. Ne kadar ayıp değil mi 12 Eylül darbe hukukunun bir demokrasi ayıbı olan o yüzde 10 barajı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde hani hükümet istikrarı sorunu olmayacaktı? Bu sistemde zaten hükümet meclisin içinden çıkmıyor. Dışarıdan Cumhurbaşkanı istediği bakanları atıyor. O zaman baraj niçin var? O zaman parlamentoda, mecliste neden yüzde 1 oy alan partinin daha iyi temsil edilmesinden korkuyorsunuz? Neden temsilde adaletten korkuyorsunuz? Derdiniz ne, korkunuz ne? Kaldırın barajı, sıfırlayın barajı. Hani bu sistemde hükümet sorunu yoktu? Baraj niçin hala barajı savunuyorsunuz ve tartışıyorsunuz? Seçim kanununda değişiklikler yaparak iktidarlarını sürdürebileceklerini sanıyorlar. İstanbul’da yaşananları hatırlatmak istiyorum. İlçe Seçim Kurulu Başkanları, İstanbul’da görev yapan birinci sınıf hâkimler talimatlara uymadığı için seçim kanununa, hukuka uygun hareket ettikleri için haklarında soruşturma açtılar. Emekliye ayrılanlar oldu, hastalananlar oldu üzüntüsünden. Düşünebiliyor musunuz Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilktir seçim kurulu başkanları hakkında soruşturmalar açtılar. Tabi o soruşturmaların hepsi takipsizlikle sonuçlandı. Çünkü haksız, hukuksuz soruşturmalardı. Korkunun ecele faydası yok. Türkiye o kadar büyük bir ülke ki her türlü korkuyu yenecektir. Korkmayın bir iktidar seçim kanunlarında oynamaya başladıysa zaten yolcudur Abbas bağlasan durmaz. Gidecektir. Niye korkuyorsunuz? Millet size bu yetkiyi verdi millet sizden bu yetkiyi ilk seçimde alacak ama vurguladığımız gibi tükenmişlik sendromuyla karşı karşıya bir iktidar var.
Değerli basın mensupları, Türkiye’yi bugün yöneten zihniyet Türkiye’yi çağdaş uygarlık düzeyine ulaştıramaz. Bugün yeniden Kadın Voleybol Milli Takımımızı büyük bir saygıyla selamlamak istiyorum. Yine Busenaz Sürmeneli’yi olimpiyatlarda mücadele eden, yine Urfa’lı Merve’yi bir kez daha saygıyla selamlamak istiyorum. Bugün maalesef ülkemizde spor yapan kadınların şortlarından rahatsız olan, onlara dil uzatan karanlık bir zihniyetle karşı karşıyayız. Ama bu zihniyetin kazanmasına Türkiye asla ve asla müsaade etmeyecektir. Kadını eve kapatmaya çalışan karanlık zihniyet asla başarılı olamayacaktır. Yazar SimonKuper’ın bir kitabı vardı hatırlarsınız. Kitabının adı “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir”. Şimdi bizde bugün şöyle söyleyelim, ülkemizde voleybol asla sadece voleybol değildir. Olimpiyatlarda bugün mücadele eden tüm kadınlara ve bugün Türkiye’de yaşamın her alanında, sosyal hayatta, ekonomide, siyasette, sporda, sanatta, sokakta, evde yaşamın her alanında mücadele eden tüm kadınlara yürekten teşekkür ediyoruz. Çünkü kadının özgürlük mücadelesi yalnızca kadının özgürlük mücadelesi değildir. Kadınıyla, erkeğiyle bir toplumun özgürleşmesidir. Türkiye Cumhuriyetinin en temel hedefi, vizyonu kadın – erkek eşitliğiydi. Çünkü kadın – erkek eşitliğinin olmadığı bir toplum asla ve asla yükselemez.
Buradan iktidarın da akıl hocalığını yapan bu karanlık zihniyete seslenmek istiyoruz. Demokrasinin öznesi insandır. Kadın dememiş, erkek dememiş, Hıristiyan dememiş, Müslüman dememiş, Türk, Kürt dememiş, Alevi, Sünni dememiş, zengin, yoksul dememiş insan demiş. Demokrasinin öznesi insandır, bireydir, özgür bireydir. Onun için yaşamın her alanında mücadele eden özgür kadınlarımızı bir kez daha saygıyla selamlıyoruz.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak etkinliği, inancı, mezhebi, görüşü, yaşam tarzı ne olursa olsun hiç kimseyi ötekileştirmeyeceğiz. 84 milyon barış içerisinde, huzur içerisinde kardeşçe hep birlikte yaşayacağız.
Ama bugün Türkiye bu sorunları niçin yaşıyor değerli basın mensupları? Çünkü bugün Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla ters bir yanı yok diyen maalesef bir Cumhurbaşkanı var. Türkiye’nin Taliban inancıyla ters bir yanı yok diyen bir AK Parti Genel Başkanı var maalesef. Şunu özellikle vurgulamak istiyoruz. Erdoğan hükümeti temsil ediyor. Devlet ayrı şeydir, hükümet ayrı şeydir. Ama bugün parti Genel Başkanlığı yoluyla devlet yönetimi sebebiyle bu sorunları yaşıyoruz. Bu demokrasi sorunlarını, kuvvetler ayrılığı sorunlarını, hukuk devleti sorunlarını, adaletsizlikleri, işte bu parti Genel Başkanlığı yoluyla devlet yönetimi sebebiyle yaşıyoruz. Onun için 3 yılda sistem iflas etti. Tüm politikaları iflas etti iktidarın ve Erdoğan’ın. Dış politikası da iflas etti. Ama mutlaka ve mutlaka yurtta barış, dünyada barış temelinde dış politikayı da tesis edeceğiz. Hükümeti temsil eden Erdoğan kendini Taliban’la yan yana hissedebilir, Taliban’la yan yana durabilir. Ama Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ve kahraman arkadaşlarının kurduğu çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Taliban zihniyetiyle asla ve asla yan yana durmayacaktır. Bunu da özellikle vurgulamak istiyoruz. İnsanlık tarihinin mücadelesine baktığımızda da her zaman özgürlük mücadelesi başarılı olmuştur, kazanmıştır.
Bizde tüm dostlarımızla, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne inanan milyonlarla ilk seçimde iktidar olacağız. Önce vatandaşımızın, esnafımızın, çiftçimizin, emeklimizin ağırlaşan sorunlarını çözeceğiz. Sonra büyük bir toplumsal uzlaşmayla demokratik hukuk devleti için güçlendirilmiş parlamenter sistemi bağımsız ve tarafsız yargıyı tesis edeceğiz. 84 milyonu tüm bireylerin yaşamının önündeki engelleri kaldıracağız. Tüm hak ve özgürlükleri güvence altına alacağız. Çünkü özgürlük geldiği zaman ekonomik büyümede gelecek. Aş, iş, ekmek de gelecek. Bunu çok çok iyi biliyoruz. Ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak aklın ve bilimin ışığında aydınlık güzel günlere hep birlikte, milletimizle birlikte yürüyeceğiz. Hiç kimsenin endişesi olmasın bu adaletsiz düzeni mutlaka ve mutlaka değiştireceğiz.
Çok teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.