Fuat SÜMELİYazarlarımız

Dinperestlik Sorunsalı 

Din insana yardımcı olmak için gönderilmiş bir ilahi mesajdır. Amaç insanın hayatına yardımcı olmak ve insanın fıtrat üzerine bir yaşam sunmasına destek vermek. Bugün bu anlayışın dışında bir din fonksiyonu olduğunu görüyoruz. Özellikle modern dönemle beraber dinin içene ideolojik yaklaşımlar sokularak dinî bir kabilecilik ideolojisine dönüştürdüler. Bütün dinlerin içinde bu kabilecilik anlayışı var. Ve bu mantalite ideolojiyi dinperestliğe dönüştürmüştür. 

Dinperestlik, dinin insan hayatı için olan faydasını ve insanlığın mutluluğu için olan yönünü baltalayarak kendi menfaati sağlamak ve farklı olana negatif olarak yaklaşan bir düşünce şeklinde hareket eder. Yani insanla, insanlıkla ilgilenmemekte, sâdece lokal düzeyde kendi topluluklarla ilgilenmektedir. Dinperestçi, toplumun çeşitliğini, insanı anlama, hayatı idrak etme gibi meselelerin dışında müntesipleri homojen bir dinî kimliğe sâhip olması ve bu kimliğe körü körüne sadakat göstermesi asıl önemlidir. Bu anlayış reddetme ve dışlama üzerine kuruludur. Dinperestliğin müntesipleri kendilerini herkesten daha iyi ve üstün insanlar olarak lanse eder. Kendilerini doğru başkalarını kâfir olarak görür. Biz doğruyuz onlar yanlıştır, biz kim olduğumuzu biliyoruz, ancak kâfirler bizi bozmak istiyor şeklinde taraftarlarını telkin eder. 

Bu düşünceler dini, total bir kimlik olarak kurgulanmaktadır. Totalci dinî kimlik veya totalci dini anlayış, sâdece kendini kabul etmekte, kendi dışında olanı kesinlikle yanlış bulup reddetmektedir. Burada da bu totalist kimliğin kurgulanmasındaki amaç, belirli bir grubun kendisini herkesten farklı olarak hissetmesi ve sâdece kendisine özgü imtiyazlara sâhip olduğu düşüncesini içselleştirmesi içindir. Ayrıca bu görüşün ve anlayışın kimyasında kendilerini bütün insanlıktan farklı gören ve özel imtiyazlara sâhip olduklarını düşünen kesimlerdir. Bu da doğal olarak kendilerini dinî açıdan diğer insanlardan daha üstün oldukları hissettirecektir ve ekonomik, sosyal ve siyasî bakımlardan diğer insanlara hâkim olmaları gerektiği sanısına kapılacaklardır.

Dinperestliğin totalist kimlik kurgusu, insanın kendisini insanlığın ve dünyanın bir parçası olarak değil, bütün insanlardan farklı ve bütün insanların üstünde görmesine neden olmaktadır. Dinperestlik aynı zamanda totalist bir kimlik oluşturur. Farklı olanı reddeden ve yanlış gören totalist kimlik, sâdece kendine benzer olanla ilişki kurmayı yeterli ve uygun görmektedir. Bundan dolayı totalist dinî kartvizit, insanlıkla sağlıklı bir ilişki kurmaya engeldir. Dindarlıkları insanlıktan kopuk, ayrı ve yapay bir durumdur.  Bunun en patolojik tarafı parçalı ve eksik din okumasıyla, insanlığı öteki olarak kurgulamasıyla dini, zayıf bir kolektif egonun hizmetine sokmakta ve dindarların insanlıkla ilişkilerini radikalleştirmektedir.

Dinperestlik, insanlığın zihinsel, ahlâkî, duygusal ve düşünsel dünyalarında insanî bir değişim yaratmadığı gibi, mevcut insanî duruma dair de yabancı durmaktadır. İnsanlığa evrensel nitelikte katkıda bulunmamıştır. 

İdeolojik bir çalışma içinde olan dinlerin, modern hükümran anlayış, telaffuz ve sistemlerin sponsoru ve meşrulaştırıcısı olmadığını ne kadar kabul etse de dâhil olduğu dini adına hâkim bir ideoloji sunmaktan geri durmuyorlar. Belki de dinlerin içine düştüğü en büyük sorunlardan biri insanlığın düştüğü sorunların çözümünde kendilerini tek yol olarak görmeleridir. Hiçbir din insan hayatı ile ilgili sorunları tek başına çözemez. Çünkü hem insanın kendisi hem de insanın hayat ile olan meşgalesinde tek bir dinin ortaya koyacağı çözme gücünün üstünde olan karmaşık bir olgudur. Bu duruma tarihsel acıdan da bakıldığında bütünsel olarak hiçbir din veya ideoloji, insan hayatının topyekûn sorunlarını tek başına çözme gücüne ve yeterliliğine sahip olamamıştır. Zaten dine böyle bir görev yüklemek dine de haksızlık olur. Örneğin, bugün bütün insanî sorunların çözümünün İslam’da olduğunu savunmak hayatı yadsımak olduğu gibi, İslam’a da haksızlık etmektir. Çünkü en basit anlamıyla İslam’ı bütün sorunların çözücüsü olarak görmek, İslam’ı kaldırılması zor bir yükün altına koymuş olursunuz. Zaten İslam’ın tüm sorunları çözmek gibi büyük bir iddiası yoktur. Temel insanlık prensiplerinin şablonlarını ortaya koyar gerisini sen akıl-vicdan-merhamet-ahlak gibi değerlerle sen dolduracaksın. Bu bağlamda İslam’ında en büyük tebliği, sahih tevhit inancını insanlığa tebliğ etmekte ve insanları fıtratında mevcut doğru ilke ve değerlere çağırmaktadır. Yani dinperestliğin davrandığı gibi değil, orijinal tevhit mesajının insanlığa ulaştırılması dışında İslam’a başka bir ideolojik görev yüklenemez.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.

The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.

Başa dön tuşu