Din Nedir?


Şöyle düşünelim: Bir arabadayız ve yolda giderek bir yolculuk yapıyoruz. Yolculuk yaparken rast gele dağlara, bayırlara aracımızı sürmüyoruz. Yolun durumuna göre hareket etmek zorundayız. Yol yukarıya doğru çıkıyorsa yukarıya doğru gideriz. Yol aşağıya doğru gidiyorsa aşağıya doğru hareket ediyoruz. Yol yana gidiyorsa yana doğru, yol dönüyorsa dönüyoruz, yol kıvrılıyorsa bizde kıvrılıyoruz. Yani kısaca yolun durumuna göre hareket alıyoruz. Yoldaki durumlara uymak zorundayız. Hızımıza, beklememize, geçmemize ve yoldaki ışıklara dikkat etmemiz gerekir. Bütün bunları sağladığımızda yolumuza devam edebiliyoruz.
İşte Din kelimesi de gidilen yol, takip edilen yol, yürünen yol anlamındadır. Yani bir yolda gidiyorsanız bir dine de mensupsunuz.
Yani bu hayatta yürüdüğünüz bir yol var mı?
Dikkat ettiğiniz, riayet ettiğiniz, uyduğunuz, takip ettiğiniz kurallar var mı?
Ben şuna uyarım, şuna uymam, şunu kabul ederim, bunu kabul etmem dediğiniz bir şeyler var mı?
Sizi sınırlayan bir şey var mı yok mu?
Sizi bir hatta yürümenize yardımcı olan ve bir mecrada akıp gitmenizi sağlayan bir şeyler var mı, yok mu? Eğer varsa bir yolunuz yani bir dininiz vardır. Eğer yoksa bir yolunuz, dininiz yoktur.
Şimdi önemli olan hangi haritayla, hangi kılavuzla, hangi pusulayla yol almanızdır. İnsan bir yolcudur. Bu durumda yolcu olan birine yol gerek. İşte insanın çizmiş olduğu yolun dışında, insanı yaratan yaratıcısında insana çizmiş olduğu bir yol vardır; yani bir din vardır. Allah’ta bu yolu bu dini; insanlara ilahi bir vahiy aracılığıyla insanlığa gönderilen hayat tarzı ve kurallar manzumesidir. İnsanın bu yolda iyi bir yolculuk yapması ve nihai sonda mutluluğa ulaşması için gereken dizginleri oluşturur.
Dinin amacı da insanlara dünya ve ahiret mutluluğunu temin etmektir. Bunun için insanın Allah ile/ insanın tabiat ile/ insanın kendisi ile/ insanın insan ile olan ilişkisinde değerleri ve ilkeleri ile tanışık ve barışık durmasıdır. Dinin öngördüğü yol ise insanın ideal hayat modeliyle aklını ve yüreğini kullanarak hem kendisi hem de diğer canlılar için yaşanabilir bir dünya kurmanın yollarını bilmesi ve ona göre bir hayat yaşamasıdır.
Bildiğimiz gibi insan akıllı, güçlü, iradeli ve sorumluluk alabilen bilinçli bir varlıktır. Kâinatta da önemli bir konuma göreve sahiptir. Allah tarafından da mükemmel bir şekilde yaratılmıştır. En önemlisi doğru ile yanlışı birbirinden ayıran bir akıl ve hayatını daha anlamlı hale getirecek bir vicdan ile donatmıştır. Bütün bunlar insanın dengeli ve ölçülü, dosdoğru bir istikamette yani bir yolda yani bir dine bağlı olmasını zorunlu hale getirir. Dolayısıyla insanoğlu, bedeniyle ve ruhuyla bir bütün şeklinde yaşam sürmesi lazım.
Konunun en başında bahsettiğimiz gibi nasıl bir insan yolda yürürken yolun kurallarına uymak zorunda ise takip ettiği, mensup olduğu dinin de yolunu, kurallarını takip etmek uymak zorundadır. Bu şekilde ancak mensup olduğu dini yani yolunu anlamlı hale getirebilir. Allah, insanı hiçbir zaman tek başına, iyiliksiz ve yardımsız bırakmamıştır. İnsanı yaşadığı bu hayat imtihanında daima desteklemiş, peygamberler ve kitaplar ile ona yol göstermiş ve bir yol sunmuştur. Çünkü yarattığına merhametle muamele etmeyi onlara iyiyi, güzeli ve doğruyu öğretecek; kötünün, çirkinin ve yanlışın ne olduğunu anlatacak bir düzen göndermiştir. İşte insana yeryüzü macerasında rehberlik eden ve nihai aşamada kurtuluşa ermesine vesile olan bu düzenin adı: “Din”dir.
Bu durumda sağlıklı bir yaşam için insan da mutlaka bir dine ihtiyaç duyar ve duymalıdır. Çünkü insan, kendisini yaratan, ortaya getiren varlığı tanımak ve yaratılış gayesini öğrenmek ister:
Niçin ve nasıl yaratıldım?
İçinde yaşadığım âlemin yaratılış gerekçesi nedir?
Yaşam amacım ne olmalıdır?
Doğru ve yanlışı nasıl ayırt edebilirim?
Ölümden sonra beni bekleyen ne vardır?
İnsan bu soruları merak eder, öğrenmek ister. Zaten hayatın kendisi zorluklarla doludur. Hayatın yükü ağırdır. İnsan bunca bilinmezliğin içinde tek başına bir yol bulamaz; bu yüzden hayatın bilinmezliklerine ve yaşamın zorlu labirentlerine karşı; insan bir yaratıcıya ihtiyaç duymalıdır ve eminim ki herkes dile getirmese de gönülde ihtiyaç duyuyordur. Çünkü insanın kendi kurduğu bir düzen, kendi belirlediği kanun ve sistem asla onu manevi anlamda sonsuza kadar tatmin edemez; sadece belirli sorunlarına çözüm getirmiş olur. Bu yüzden yaratıcı da bu durumu bildiği için insanın fıtratına uygun olan hayat modeline dini rehber etmiştir. Ona, onun iyiliğine mutluluğuna katkı sağlayacak bir yol getirmiştir. Böyle insanlar aklını ve yüreğini kullanarak hem kendisi için hem de beraber yaşadığı diğer canlılar için yaşanabilir bir dünya kurmanın yollarını öğrenir.
Son olarak insanın sorularına cevap alabileceği en doğru bilgi kaynağı dindir. Bu yüzden bu kâinatın sonuna kadar ve gelecek olan bütün insanlığa gönderilen, onların sorularına cevap, sorunlarına çözüm bulabileceği yegâne şey Allah’ın göndermiş olduğu dine uymak ve ona göre yaşamaktır. Yoksa bu geçici hayatta her şey bir gün sona erer, hiçbir şey kalmaz, zaten her gün buna şahit oluyoruz; bir ölüm ölen için yaşadığı, gördüğü, tanık olduğu, sahip olduğu her şeyin yok olması demek yani bir nevi kıyamet demek.
Şunu unutmayalım: gündelik hayatın keşmekeşinde, kargaşasında insanın debelenip durması… Herkesin bir arayış, maddi bir tatmin peşinde koşması onu anlamlı bir yaşama götürmez; ancak yaratıcısının ona sunduğu gösterdiği yolda giderse hayatına anlam katmış olur. Diğer bütün durumlar insanı eninde sonunda boşluğa bırakır.