Ali Galip AKYILDIRIMYazarlarımız

Çanakkale’de Yağmurlu Bir Gündü

Yağmurun sürekli yağdığı bir günde Çanakkale kordonda kendi sessizliğimi dinlemek istemiştim.

 Bir kafede, tenha bir söyleşinin yan masasında bir kahve söyledim kendime.

İster istemez, genç bir delikanlı ile genç kızın muhabbetine kulak kabarttım.

İkisi de bu şehrin sert rüzgârında savrulmuş, umutsuz gençlerdi.

Onları dinlerken sanki  bana ait olmayan bir mektubu okur gibi hissettim kendimi..

Hafifçe başım döndü…

Gençler aşılması gereken engelleri aşmak istiyorlardı da, güçsüzdüler.

“Bu ülke adaletini ve ruhunu kaybetti” dedi genç kız sesini yükselterek.

Delikanlı başıyla onu onayladı.

Ruhlarında ki isyan ateşinin körüklendiğini gördüm.

 Her şeyden haberleri vardı.

En acısı da umutsuz geleceklerinden de…

Kız bir ara “geç oldu, kalkalım mı” diye sordu..

Delikanlı “nereye geç kaldıklarını” sordu gülümseyerek.

 İkisi de üniversiteyi bitirmiş, hayatın kapısını çalıyorlardı da, açanları yoktu.

Delikanlı, iş için gittiği birçok görüşmeden eli boş döndüğünü anlatırken annesinin ciğerinin yandığından bahsetti, içim cız etti.

Öyle bir ülkede yaşıyorduk ki, düzenin mıknatısı kendisinden olanı kendisine çekerken, kendinden olmayanı acımasızca dışlıyordu.

Oysa Allah’ın emriydi, emeğin ve eğitimin hakkını vermek.

O sırada göz göze geldik delikanlı gülümsedi.

 “Özür dilerim istemeden kulak misafiri oldum ama hayat bir gün sizlere de güler” dedim, ikisi de güldü.

Delikanlı gülümseyerek “bu gidişle düşlerimizden malulen emekli olacağız” dedi..

Nasıl bir cevap vereceğimi şaşırdım, sadece yutkundum, içim acıdı..

Kahvemi bitirip çıktım.

Yağmur sessiz sessiz yağıyordu öğrenci şehri Çanakkale’ye..

Düşündüm de, yağmuru anlatmak mesele değil, mesele bu çocukların çaresizliğini anlatmak.

Ama onların anlayanları yok. Onların elinden tutan yok!

Oysa bu sessizlikte, onların fısıltısını duymak hiçte zor değil.

Onları anlamak her gün televizyon kanallarında ahkam kesen sivri dilli siyasetçileri anlamaktan çok daha kolay..

 Ama ne yazık ki; bu ülkede artık üniversite mezunu namuslu gençlerin, iş başvurularında aranan özelliklerin değiştiğini hepimiz biliyoruz.

Artık gençlerin ne eğitimine bakılıyor, ne yüreğine. Düzenin zalimce dönen çarkına uygun olup olmadıklarına bakılıyor. Onlar her başvuruda doğuyor ve ölüyorlar. Gençliklerini yaşamadan düşlerinden malulen emekli oluyorlar.  

Ali Galip AKYILDIRIM

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.

The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.

Başa dön tuşu