Bir Suudi Müftüsü De “Türkler Mevali’dir, İslamı Temsil Edemezler” Diye Fetva Vermişti..
Akçakoca müftüsünün Selanik göçmenleriyle ilgili kabul edilemez hakaretler içeren vaazı bana 2020 yılında bir Suudi Müftüsünün Türkler hakkında ki “Türkler Mevali’dir, İslam’ı temsil edemezler” sözlerini hatırlattı.
Müftü Cuma vaazında ne demişti Selanik göçmenleri için “Yüzde 90’ı Sabetayist. Aslında Müslüman değil” dedi.
“Yüzde 90’ı Selanik göçmeni ve Sabetayist. Ne demek Sabetayist? Müslümanlığa girmiş gözüken Yahudiler. Aslında Müslüman değil” ifadelerini kullandı. Bu ifadelerle kimi veya kimleri hedef aldığını tahmin ediyorsunuzdur.
Yazımın başında belirttiğim gibi, 2020 yılı mart ayında bir Suudi Müftüsü de “Türkler mevalidir, İslam’ı temsil edemezler” diye fetva vermişti.
Peki, Mevali ne demek?
“İslamiyet’ten önce Araplar ”Azad edilmiş kölelere” Mevali diyordu.
İslamiyet’ten sonra, Mevali kavramı, Arap olmayan Müslüman Milletler için kullanıldı. Kullanılıyor.
Arap geleneğine göre; Mevali’nin malı, parası, karısı, kızı Araba helal sayılıyor.
Mevaliden doğan çocuk veliaht olamıyor.
Arap tarihinde, Mevali denildiği zaman akla Türkler geliyor.
Tükler, İslamiyet dünyaya indiği 612 yılından, üç asır sonra, 934 yılında Müslüman olmuşlardı.
Onlara göre Kuran ”Mekke ve etrafında yaşayan insanları uyarmak için, Arapça inmiş” bir kitaptı ve bu ayet ile sabitti. O dönemde, Mekke etrafında Araplar yaşadığına göre mekânın sahibi onlardı.
”Her millete bir peygamber gönderdik” şeklindeki Kuran hükmünü, Araplar, ”Hz. Muhammed Araplar için gelmiş Peygamberdir” diye anladılar.
Arap olmayanların Müslümanlığını kabul etmediler.
Sonradan Müslüman olan başka milletleri MEVALİ diye tanımladılar.
Emevi döneminde başlayan, İslam’daki ayrıcalığa ilk karşı çıkan Hanefi Mezhebinin kurucusu Ebu Hanife (699-767) olmuştur. Büyük İmam diye tanımlanan Ebu Hanife, mevali geleneğine karşı çıkması yüzünden, Arapların hışmına uğramıştır.
Sonradan Müslüman olan Türklerin Hanefi Mezhebini seçmeleri tesadüf değildir.
Mevali kavramı, sadece Emevilere mahsus değildi. Abbasiler de aynı geleneği devam ettiler. Bağdat’taki Abbasi Halifesi, kendini kurtaran Selçuklu Sultanı Tuğrul Beye kızını vermedi. Gerekçe, Tuğrul Bey’in Türk olması ve Mevali sayılmasıydı.
Tarihin hiç bir döneminde, Araplar, Türklerin İslami liderliğini ve egemenliğini tanımadılar. İlk fırsatta Türklere karşı isyan ettiler…
Hilafeti temsil eden Osmanlıya karşı, İngilizlerle beraber savaşan Arap isyancılar binlerce Mehmetçiğimizin vahşice kanını akıttılar… Bu anlayışın gerisinde MEVALİ geleneği yatıyordu…
Nitekim
– Osmanlıya isyan eden Arapların başındaki isyancı Şerif Hüseyin İstanbul doğumluydu. Ve Haşimi soyundan geldiği için Mekke Şerifi tayin edilmişti. Hain Şerif Hüseyin’e göre, Türkler Mevali idi. Mevaliden Halife olamazdı…
Mevali’nin iktidarına karşı gelmek, İslam’a karşı durmak anlamına gelmezdi…
Bu anlayış, Arapların Türklere karşı isyan etmelerine yeterli gelmiştir…
-2020 yılı Mart ayında Suudi Müftüsü: ”Türkler mevalidir, İslam’ı temsil edemezler” diye fetva verdi…
Türklere karşı Suudilerin, Yunan tarafını tutması ve PKK’ya para yardımı yapmasının gerisinde Mevali anlayışı yatıyor…
Tarihin hiç bir döneminde Araplar(yöneticiler), Türkleri kendileri ile eşit Müslüman saymadılar…
Zira Arap kültürüne göre, Mevali’nin iktidarı meşru sayılmıyor. Türkler ise ısrarla tüm bunlara rağmen Araplara layık olmadıkları sevgiyi göstermişler, siyasi ümmetçilik yaparak, Arapları bile kendilerine güldürmüşlerdir…
Bu tarihi gerçeği her Türk insanı bilmeli, ona göre hareket etmelidir… “
Alıntıladığım bu bilgiden sonra ha Suudi müftüsünün Türklere bakışı, ha elimizle beslediğimiz Diyanet müftüsünün Türklere bakışı. Yok aslında bir birlerinden bir farkı..
Ali Galip Akyıldırım