Yaşım kaç olursa olsun..
Dağlardan, ovalardan, mevsimlerden, gecelerden, gündüzlerden geçerek yürüsem yürüsem…
“Yoruldum artık” dediğimde babamın “bak yıllar beni hala yormadı ki seni yorsun” diyen sesini duysam. Yol boyunca bana eskiden anlattığı gibi hayatın ne olduğunu anlatsa. Ve ben babamı dinleyip hayata daha sıkı sarılsam.. Yol türkülerini söylese ve ben hep dinlesem. Tıpkı çocukluğumda elimden tutup güven verdiği gibi. Hayata hazırladığı gibi hep benimle yürüse…
Zirveye doğru yürüsem ve tırmansam. Tırmandıkça hep elimden tutsa, uçurumlardan beni korusa, kartal gözleriyle zirveyi gösterse ve bana yeniden “Bir hayat bekliyorsa seni, mutlaka içinde sen olmalısın.
Topraktan ağaca yürüyen su, dalında tutunan yaprağa güç olmalısın.
Ağacın gövdesi sen dalları senden bir parça olmalı.
Bak bir hayat bekliyor seni, baktığın her şeyi göresin diye, ama gözünle ama gönlünle. İşte bundan dolayı kendi kanatlarınla yükseleceksin” dese..
Gecenin karanlığına yürüsem ve babamın gönlümü aydınlatıcı sözleri bana ışık olsa..
Ve bana yeniden;
“Yok, aslında karanlık; güneş batınca yok olmaz ki, yeniden doğar.
Kapat gözünü bak nasıl karanlıktasın.
Düşün güneşi, ayı, yıldızları.
Gönül gözüyle bak sana bakana, bakmayana.
Uzat elini tutmak isteyen herkese.
Işık ol karanlığa, sen ışık oldukça ışığından hiçbir şeyin eksilmediğini göreceksin.
Umut ol insanlara, verdiğin umutla yaşattığını göreceksin. Paylaş çevrendeki mutlulukları, sevinçleri, başarıları. Unutma ki, başarı, mutluluk ve sevinç kişilerin tek başına yaptıkları ve yaşadıkları değil. Kişi ne kadar tek başına ulaştığını da söylese, asıl başarı ulaştıranların eseridir.” Dese ve gecem gündüz olsa…
Umudumu kaybettiğim anlarda “Bir hayat bekliyor yaşayanları. Karanlığa inat, yokluğa inat yaşam devam ediyor. Karanlık hissediyorsan gönlünü, güneşe bak, güneşin doğduğu yerde karanlık olmaz.
Aç gönül perdeni, bak gönül gözünün görebildiği her yere.
Sevmekle başla güne, göçmen kuşları hatırla, düşen yaprağı hatırla, kozasını ören kelebeği hatırla. Sadece kendin için değil insanlık için yaşa. Mesela; Yapraklar düşmeden, kaç kez sevdiğini söyledin sevdiklerine, kaç kez karnın tokken aç karınları düşündün, kaç kez sıcak yatağında soğuktakileri düşündün, kaç kez açlıktan kıvranan bir sokak kedisini doyurdun, kaç kez sahip oldukların için şükrettin. Kaç kez herkes için dua ettin. Dese bana, yeniden sarılsam yeniden hayata dört elle…
Gelecek kokan bir uzun yolda olsam, yanımda babam ve yol hiç bitmese..
Yol boyunca bolluk bereket kokan buğday tarlalarından geçsek, derelerden su içsek..
Uçan kuşları, kelebekleri seyretsek ve bunlardan bile bana ders verdiği “Göçmen kuşlar bile dönüş zamanlarını biliyorlar, kelebekler bile ölmeden kozalarını örüyorlar, balıklar bile ters akıntıya inat geldikleri yere geri dönüyorlar, peki sen ne olacağını biliyor musun? Ağaçtan düşen yaprağın, geldiği yer olan toprağa döndüğünü hiç düşündün mü? Hikmet dolu sözlerini yeniden söylese..
Ve ben yıllar önce; Her bir çocuğu için her türlü fedakârlığı yapan, kursağımıza helal lokmadan başka bir şey sokmayan, en zor anlarında bile dik durabilen babamı hatırlayıp o güzel yıllara geri dönsem, her zaman gurur duyduğum babamla bir kez daha gurur duysam.
Bir ay ışığında nur yüzünü görüp dualar etsem, ondaki cennet kokusunu duysam.. Allah nasip etse hep izinde yürüsem..
Biliyor musun babam? Ne zaman yolda yürüsem hep ellerimi sallayarak yürüyorum. Acaba yeniden elimi tutacak mısın diye..
İşte bu yüzden saatlerce yürümek, günlerce yürümek istiyorum.
Ama nafile çünkü sen yoksun ama hep benimlesin biliyorum.
Elimden tutmasan bile sözlerin, yaşattıkların, hissettirdiklerin hep rehberim oldu. Mekânın cennet olsun!
Ali Galip Akyıldırım