Fuat SÜMELİ

Abullabut İnsanlar!

Allah’ın bütün insanları bir fıtrata uygun, tabii, doğal, dengeli ve yararlı bir şekilde yarattığına inanan biriyim. Bu yüzden insanların reel anlamda mutlu olması, müreffeh bir toplum oluşturması ayrıca müstakbele doğru huzurlu ve mutmain bir ruha sahip olmak adına bir yaşama tutunmak istiyorsa gerçek anlamada fıtratına uygun bir iklim, zemin ve atmosfere göre bir hayat tarzına dâhil olması gerektiğini savunuyorum. Zaten dini metinler bu duruma atıf yapar.

Allah mahlûkatı bir format ile yarattığına göre bu formatın içeriği formatın esasına uygun haldedir. Varlıktaki düzen ve uyuma baktığımızda bu içeriği görebiliriz. Bütün mesele bu formata uygun yaşam sürmeyen insanın icraatlarıdır. Allah insanı fıtrat üzerine bir yaşam sürmesini diliyor, insan ise fıtrat dışı bir yaşamın dışına çıkarak yaşıyor. Fıtrat dışına çıktıkları her kulvarda insani değerinin kaybına uğruyorlar. Bugün popüler kültür uğruna; insanı insan yapan, en temel değerler olan duygu, düşünce, inanç, idrak ve şuurdan uzak bir hayatın içine gömülmüşler. Sadece tüketen ve sınırsız ihtirasla hayata bakan ruhsuz bir siborg insan modeli oluşturulmuş. Bu yüzden insani ve fıtrata uygun olan; inanç, düşünce, değer, teamül, fikir, kültür, dostluk, ahbaplık, arkadaşlık, omuzdaşlık, yarenlik, yardımlaşma, dayanışma, samimiyet gibi değerler deformasyona uğramıştır. Bununla beraber bozulan bu değerlerden dolayı insanlık mutsuz, umutsuz, ruhsuz, huzursuz ve de duygusuz bir hal almıştır. Önce bu değerler yok edildi daha sonra yerine kendilerinin istediği ve üretip ambalajladığı, reklamlarla cazip hale getirip insanlara vazgeçilmez kılıp, algı ve fragmanlarla pazarladığı, bu şekilde insanları köleleştirip tamamıyla fıtrattan uzak bir tüketim toplumu haline getirmeyi başardılar.

Toplumun şu an görünen anti- orijinaliteliğini kısaca sıralarsak ne demek istediğimiz anlaşılır;

Hiçbir bedel ödemeyi göze almayan, mücadele ruhuna sahip olmayan, düşünmeyen, akletmeyen, araştırmayan bir toplum var. Bunların mantığı alın teri dökmeden, kısa yoldan zengin olmanın hayallerini inşa etmek. Ve bundan dolayıdır ki, hiçbir ilke, hiçbir değer, inanç, kriter ve amaç tanımayan, sorumsuz ve sorunlu bir topluluk haline geliyor.

Materyalist yani maddeci, menfaatçi, şekle önem veren, biçimi önemseyen, kemiyeti öne çıkaran, hiçbir hususta hak hukuk adalet tanımayan, tek değer ve ilke olarak kendi çıkar ve menfaatini gözeten, arzularının peşinde koşan ve başka insanların yaşam haklarına saygı duymayan, kaba, katı, çirkin, kırıcı ve abullabut insanlar halinde tezahür ediliyor.

Keza yine kendisi dışındaki insanların, acılarından kendisine mutluluk çıkaran, vicdanı, yüreği, merhameti, şefkati, teveccühü, ahlak ve adaleti olmayan, boş alelade ve kof insan şekline bürünmüşler.

Başka bir sorunda sanal ortama müptela bir toplumun realitesi var. Yani özellikle, yeni yetişen nesil, tabiatla, doğayla, toplumla, fıtratla ve hayatın gerçekleri ile olan ilgi ve iletişimini kesmiş, her şeyi sanal üzerinden tarif etmeye ve yaşamaya çalışıyorlar. Bu bağlamda şunu diyebiliriz bu sanal akım yani sanalizm denen şey; hayatı reel bağlamından kopartılarak, insanın yaratılış amacı ve gayesini ilga edip; haz, zevk düşkünü, çıkar, menfaat ve hız yarışı ile kişiyi hevanın ve nefsin tutsağı haline getirmek. Bunu birazda insanları tarihsel gerçeğin realitesinden uzak ve geçmişle olan tüm ilgi, kontağı ve düğümlerini koparmış, köksüz, ruhsuz, duygusuz ve sorumsuz bir hale getirerek yapar.

Günümüzde, geçmişte olduğu gibi, hakim güçler, evvela gençleri ve tüm toplumu ifsat etmek, yoldan çıkarmak, birtakım hayal ve hallisaniyonlarla ve de illüzyonist yöntemlerle saptırmaktır. Bunun için insanlık değer ve ilkelerini önemsiz hale getiriyorlar. Bu mantaliteyi tarihte Firavun düzen yapmıştı. Öncelikle hedef saptırıp toplumun gözünü boyamak ve gerçek insanlık misyon, vizyon, görev ve sorumluluklarını yok haline getirmek, ayrıca toplumu hem ahlaki hem insani hem de irfani noktalarda saptırmak, yoldan çıkarmak, ekmeğini adeta kana doğramak ve de ebedi hüsrana uğratmak için büyük çaba içindeydi. O dönemde çoğu defa başardılar ve bu dönemde de başarıyorlar.

Bugün insanlık ortak müreffeh bir düzen kurabilir mi?

Kurabilir. Çözüm olarak da öncelikle tüm insanlar sadece kendi menfaat ve çıkarına endeksli olan, bu sahte, imitasyon, sanal ip, kulp ve çözümlerden hızlı bir şekilde uzaklaşarak bütün insanlığın ortak faydasına olan ilke ve prensiplerini hayata geçirmeye çabalamalıdır. Bu anlayışla duygu ve düşünceleri sağlam ileriye dönük olarak hak hukuk ve adalet mekanizmasına bağlı bir toplum tasavvur edilebilir. Ve inanıyorum ki kendini bu değerlere adamış bir insan veya toplum makbul, mutlu, muteber olabilir. Bugünde insanlık bu istikameti seçmeyişleri anlamadıklarından, kavrayamadıklarından ve bilemediklerinden değildir kesinlikle. Sadece ve sadece heva ve heveslerine uyduklarındandır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

ReCAPTCHA doğrulama süresi sona erdi. Lütfen sayfayı yeniden yükleyin.

Başa dön tuşu