Ülkemizde dini sevdirmenin(!) yolu korkutmaktan geçmektedir.
Din adına görev üstlenenler veya üstlendiğini sananların çoğu çocuklara, gençlere, büyüklere Allah’ı, Allah’ın gönderdiği Kuran’ı, dinimizin özelliklerini, peygamberleri ve peygamberimizi her ne hikmetse korkutarak sevdirmeye çalışmaktadırlar. Hatta dinin vecibelerini zorlaştırarak işlemektedirler.
Mesela, “Namaz kılanın önünden geçen bir çocuğa veya yetişkine,
Abdestsiz Kur’an-ı Kerim’e dokunana,
Okunan Kur’an-ı Kerim’i dinlemeyene,
Namaz kılmayana, oruç tutmayana, anne babasının sözünü dinlemeyenlere bu ve bunun gibi hatalar yapanlara “Allah çarpar, Allah taş yapar, Allah cehenneminde cayır cayır yakar” uyarılarını yaparlar.
Daha radikal olanlar da, küçük veya büyük günah işleyenlerin, din adına kafasının kesilmesini,taşlanarak öldürülmesini, elinin, kolunun kesilmesini Allah’ın emri olarak uygulamaktadırlar.
Korku ve şiddette dayalı hiçbir inanç hiçbir kimseyi kendisine bağlayamaz!
Kimse kusura bakmasın ama bu radikallerin yarattıkları Tanrı, kendileri gibi acımasız…
Çünkü bunların inandıkları Tanrı, kadını küçümsüyor, küçük kızları ihtiyarlarla evlendiriyor, gelinini kayın pederine helal kılıyor, karısını boşatıp kız evlatlığını helal diyor, ganimetler istiyor, cihad emrediyor.
Ülkeleri helak etmek için beddua edilmesini bekliyor, borç istiyor, tutarsız davranıyor, cehennem ile korkutuyor cennette aralıksız seks vaat ediyor, şarap şelaleleri akıtıyor, ibadet şekillerinden bahsediyor, ilimden bahsetmeyip kadınlarla uğraşıyor.
Zenginlerle hemen görüşüyor, fakirleri bekletiyor.
Takdir edilmek istiyor, dualar ettirip çocuk gibi mutlu oluyor.
Çocuk haklarını koruyamıyor.
Erkeği kadından üstün tutuyor, kendi yarattığı hayvanlara hakaret ediyor, yarattığı şeytana sözü geçmiyor, onu yok edemiyor, insanları küçük şeyler için korkutuyor.
Ruhun sorumlu olduğu günahları bedene çektirip cehenneme atıyor, kaynar sular içirip bağırsaklarını patlatıyor, daha çok azap çeksinler diye derilerini değiştirip değiştirip yakıyor!
Oysaki
Rahman ve rahim olan Allah önce evreni yarattı,
Evrendeki her olgunun yerini ve amacını düzenledi, kurguladı, güneşi, havayı, suyu, toprağı ve yarattığı her zerreyi niteliklendirdi.
Uzaya, havaya, suya, toprağa, sırlar sakladı.
Keşfedilmesi gereken bir evren bahşetti.
Hepsine ayrı ayrı güç verdi, önceliklerini vasıflarını sıraladı.
Nesnelerin, canlıların birlikteliklerine, karışımlarına özellik tanıdı, nitelendirdi.
En büyük gücü uzayın derinlikleri ile toprağın derinliklerine yerleştirip, ikinci gücü doğaya verdi, Besleme, barındırma, yaşatma, ödüllendirme ve cezalandırma, müdahil olma, geriye alma, bağrına basma kudretini doğa belirledi,
Üçüncü gücü canlılara, farklı özellikler ve farklı dozlarda verdi.
Doğadaki her olguya saygı ve doğadaki çabaya göre her canlı, çabası nispetinde ödül veya ceza aldı.
Yaradan, her canlıyı evreni yarattığı gibi, yaratmadan önce mükemmel şekilde kurguladı, şekillendirdi, vasıflandırdı, görevlerini tanımladı, yerlerini belirledi.
Her canlıyı, kendi cinsini devam ettirme özelliği ile donattı. İnsanı zekâsı, nefsi ve yetenekleri ile diğer canlılardan farklı kıldı, ama üstünlük tanımadı.
Yaradan hiç bir canlıyı başıboş yaratmadı, her canlıya bulunduğu ortama göre, kendi kurallarını, tecrübeleri doğrultusunda kendileri koyma veya uygulama hakkı tanıdı, farklı cinslere farklı görüntü, her cinsi kendine özgü özelliği, yaradılış amacı ile donattı.
Annelik duygusu, babalık duygusu, aşk, dostluk, sevgi, saygı, içgüdü, hissetme, savunma, koruma, mücadele etme ve sayısız özellikleri, farklı farklı dozlarda bahşetti.
Bir canlı ona dua etmedi diye aç bırakmadı, cezalandırmadı, öldürmedi, kendine dua edene çok etmeyene az verip insani davranışlar göstermedi.
Yaradan her zaman tutarlı oldu, yaradılış özellikleri ve amaçlarına karışmadı, canlıların kendilerini geliştirme, evrimleşme, nesillerinin tükenmesine, başka cinslerin türemesine müdahil olup, kendi koyduğu doğa kanunlarına karışmadı.
Yaradan tüm evreni bizler için yaşanılır kıldı, bizden asla nefret etmedi, bizleri cezalandırmak için fırsatlar kollamadı, korkutmadı.
Yaradan can verdi, nefes verdi, güç verdi, güzellikler verdi ve evreni korudu, şükürler olsun ki gerçek yaratana inanıyor ona güveniyorum.”
Şimdi “Rahman ve Rahim olan” bizim tanrımız mı, sizin Tanrınız mı?
Artık öyle bir duruma geldik ki, dünyanızda bir tane tanrı yok, iki tane Tanrı var. Birisi radikallerin yarattığı, diğeri bizleri yaratan…
Bizi yaratanı hissediyorum, sizlerin yarattığı tanrıyı hissetmiyorum ve sizlerin yarattığınız tanrıdan çok ürküyorum, uzak duruyorum.
Siz de rahman ve rahim olan Allah’a güvenin ve yarattığınız sahte Tanrıları sorgulayın.”
Yararlanılan Kaynak: Yazar Himmet Öz’ün “Sizin Tanrınız Hangisi” adlı yazısı.
Ali Galip AKYILDIRIM